Bu madde hiçbir kaynak içermemektedir. (Eylül 2013) (Bu şablonun nasıl ve ne zaman kaldırılması gerektiğini öğrenin) |
Bizans döneminin en büyük saraylarından biri olan Blakhernai Sarayı'nın bir parçası olan Anemas Zindanları, Haliç'e yakın eski sur duvarlarına bitişik olarak inşa edilmiş, 14 hücre odasından ve bu odaların altındaki iki katlı bodrumdan oluşur.
Anemas Zindanları surların Haliç'e yakın tarafına inşa edilmiştir. Haliç Köprüsü'nün aşağısında, Ya Vedüd Camii'nin çaprazında kalmaktadır. Batı cephesinde araç yolundan görünebilen zindanlar, doğu cephesinde kot farkından dolayı, zindanlar keşfedilmeden önce inşa edilmiş Kazasker İvaz Efendi Camii'nin altında kalmaktadır. Zindanları en iyi şekilde görebilmek için Edirnekapı'dan sur dışına çıkıp surlara paralel olarak Haliç'e doğru gitmek gerekmektedir. Surlara paralel olarak ilerleyen yol ile zindan cephesi arasında bir yeşil alan bulunmaktadır.
Yer altı tünelleri, labirentvari sarnıçları ve son derece dar işkence odaları ile istisnai bir özelliğe sahip olan zindanlar Roma döneminden İstanbul'da kalan tek yer altı zindanlarıdır.
Zindanlara batı cephesinden bakıldığında biri yüksek, diğeri daha alçak masif birer blok gibi görünen birbirine bitişik iki kuleden Eğrikapı tarafındaki Angelos ve Angelos Kulesi'ne bitişik ve Haliç'e yakın olan ise Anemas Kulesi'dir. Buna ek olarak, Haliç'e doğru uzanan cephesi payandalı ve mazgallı duvar ise Anemas Zindanları olarak adlandırılan, koridorlu yapının cephesini oluşturmaktadır. Angelos Kulesi'nin en belirgin özelliklerinden biri de dışarı doğru konsol şeklinde çıkan yatay mermer sütunların varlığıdır.
İmparator II. İsaakos Blakhernai Sarayı'nın yanında hem içinde oturulmak hem de kule olmak üzere bir yapı yaptırmıştı. Angelos Kulesi bu tanımlamaya en çok uyan kuledir. Burası yüksek rütbeli kimselere cezaevi olarak da kullanılmış olabilir. İnşa tekniği sebebiyle Angelos kulesinin 11. ve 12. yüzyıllara ait olduğu düşünülürken Anemas kulesi daha sonraki devirlere aittir.
Anemas Zindanları'yla ilgili bilinen ilk kaynaklar Patrik Konstantios'tur, eserinde bu hapishanenin bir tarihçesini yazmıştır. Eski Bizans metinlerinde Anemas Zindanı'nın adı ilk defa 11. yüzyılda geçer. Bizans imparatoru I. Aleksios'un kızı Anna Komnena Aleksias adlı eserinde burası hakkında bilgi verir.
Girit Adası'nın son müdafii ve Kandiye'yi uzun zaman müdafaa eden Arap kumandan Abdül-Aziz (Kuturbi) Kandiya'nın 961'de düşmesi sonucu rehin alınarak İstanbul'a getirilmiş ve Hristiyanlığı seçerek İstanbul'a yerleşmiştir. Eski Arap komutanın oğulları Bizans ordusunun en kıymetli kumandanlarından olmuşlardır. Ecdadı gibi iyi bir asker olduğu anlaşılan Mikhael Anemas sebebi meçhul olarak İmparator Aleksios'u devirmeye karar vermiştir. Devletin iç ve dıştan çok darbe aldığı bir dönemde, 1107 yılında diğer üç kardeşi ve yüksek mevki sahibi kimselerle bir suikast yapmaya karar veren Mikhael Anemas'ın bu teşebbüsü, o sıralar bir suç üzerine yakalanan İonnes Salomon adlı bir suikastçinin itirafı sonucu neticeye ulaşamamıştır. Anna Komnena'nın detaylı şekilde aktardığı kayıtlarda bulunan bu olay, suikastçilerin açık bir şekilde ağır hakaretlerle bir meydanda dolaştırılması ve sonrasında gözlerinin –mil çekilerek, kör edilmesi ile sonuçlanmıştır. Diğer suikastçilerin aksine Anemas, imparatorun kızı Anna sayesinde gözlerine mil çekilmesi cezasından kurtularak bir kuleye hapsedilmeye mahkûm olmuştur. Aynı kaynakta, bu hapishanenin surlara ait bir kuleden ibaret olduğu ve Blahernai Sarayı yanında bulunduğu ve o zamana kadar bu kulenin bir cezaevi olarak kullanılmadığı, Anemas'ın buraya hapsi üzerine kulenin hapishane olduğu geçmektedir. Aleksios'a karşı cephe alan ve Danişmentlileri yardıma çağırmak üzereyken yakalanan Taronites herkes tarafında açıkça alay edilip aşağılandıktan sonra Anemas'ın bulunduğu kuleye kapatılmış ancak istisnai bir muameleyle kısa zamanda serbest bırakılmıştır.
Eski binalardan çıkarılan büyük mermer sütunlar Angelos Kulesi'nin inşaatı sırasında katların zeminini döşemek üzere kullanılmıştır. Bu döşemelerin konsol şeklinde bir metreden fazla dışarı çıkan uçları, sütunlar yan yana yatay şeklinde yerleştirdiklerinden balkon niteliği taşıyan bir yapı oluşmuştur. Angelos Kulesi'nin cephesinde örülü olan mermer çerçeveli bir pencerenin üstünde bu balkon ve üç ince pencere görülmektedir. Kulenin Haliç'e ve Eğrikapı'ya bakan cephesinde mevcut birer kapı bu pencerelerin aydınlattığı salonu daha alçak olan Anemas Kulesi'nin üstüne ve Blakhernai Sarayı'na bağlamaktadır. Sarayın araştırma kulesi olarak da kullanıldığı düşünülen kule kesme taş ve tuğladan inşa edilmiştir.
Anemas ve Angelos Kuleleri en alt katta birbirleriyle bağlantılıdır, dönen bir rampa sistemiyle Angelos Kulesi'nde yukarı çıkmak mümkündür. Bu rampa ince mazgallarla aydınlatılan 10*12 m ölçülerinde ve 7 m yüksekliğe sahip büyük bir salona çıkmaktadır ve bu salonun zemininde yuvarlak bir delik mevcuttur. Bu delikler 40 odalar adı verilen işkence çukurları, mahkûmların ölene dek içlerinden çıkamayacakları kadar dar ve derin çukurlardır. Yüksek ihtimalle konuşturulmak istenen ya da çok ağır suçlar işleyen mahkûmların kapatıldığı alanlardır.
Anemas Kulesi'nin zemin katının tamamen bir hapishane olduğunu söyleyenler olduğu gibi, burasının bir su sarnıcı olduğunu iddia edenler de vardır. Araştırmacılar yaptığı bazı çalışmalar ve çizimler sonucunda, kulenin bir kısmında bulunan 37 cm yükseklikte ve 20 cm çapındaki küçük su boruları, aynı odada su çekmek amacıyla yapıldığı düşünülen 50 cm çapında ve 32 cm kalınlığındaki delik bu kulenin bir su sarnıcı olarak kullanıldığını düşündürmektedir.
Binanın üçüncü kısmı olan ortası koridorlu yapı ise genel olarak Anemas zindanları olarak tanınır. Burasının Blakhernai Sarayı'nın bir kısmının bodrumu ve zemin katı olup yüksek ihtimalle zindan olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Daha eski bir sur duvarına bitişik olarak yapılan bu iki katlı hücreli galeride hücrelerin üzerleri beşik tonozla örtülüdür.
Yüksek mevki sahibi kimselere mahsus bir devlet hapishanesi niteliği taşıdığı anlaşılan bu zindana birçok önemli olayın kahramanları hapsedilmiştir. Nitekim, Bizans imparatoru I. Andronikos İstanbul halkının isyanı sonucu tahttan indirilerek yerine II. İsaakos imparator ilan edilince, I. Andronikos kaçmaya teşebbüs etmiş ancak yakalanarak işkencelerle öldürülmeden önce kısa bir süre zindanlarda hapsedilmiştir. İmparator İsaakos ise 1186-1187 yıllarında bugünkü Angelos Kulesi'ni inşa ettirmiş ve bu kule Blahernai Sarayı'nın bir kısmını oluşturmuştur. Sonrasında II. İsaakos da 1195'te kardeşi III. Aleksios tarafından tahttan indirilmiş ve gözlerine mil çekildikten sonra oğlu Aleksiosla birlikte Anemas Zindanı'na hapsedilmiştir. Küçük Aleksios'un kaçarak Avrupa'ya gitmesi ve yardım istemesi üzerine IV. Haçlı Seferleri İstanbul'a gelmiş ve İsaakos, Blakhernai Sarayı'ndaki hapsinden kurtarılarak yeniden tahta çıkarılmıştır.
Aynı zamanda, V. Ionnes Paleologos'un saltanatı zamanında, büyük oğlu Andronikos Paleologos, babasının aleyhine çalıştığı zamanlarda tahttaki hakkından uzaklaştırılınca buna kızmış ve I. Murat'ın oğlu Savcı Beyle birleşerek babalarına karşı bir isyana girişmişlerdir. Fakat her ikisi de yakalanarak gözlerine mil çekilmiştir. Celladın merhameti sayesinde tamamen kör olmayan Andronikos Anemas hapishanesine kapatılmıştır. Cenevizlilerin yardımıyla 1376'da hapisten kurtulan Andronikos, babası Y. İoannes ve kardeşi Manoel'i aynı zindana kapatmış ve kendisi de IV. Andronikos ismiyle tahta çıkmıştır. Hapisten yabancıların yardımıyla kaçan İoannes I. Murat'a sığınmış ve tahtını tekrar elde etmiş ve oğlu Andronikos'a bir arazi vererek onunla barışmıştır.
Fetihten sonra zindanların ne fonksiyonla kullanıldığı bilinmese Alman besteci Cornelius Gurlitt, 16. yüzyılın sonlarında İstanbul'un resimlerini yapan Wilhelm Dilich'in gravürlerinden bir tanesinin burayı tasvir ettiğini tespit etmiştir. Gerek genel panoramadan gerekse yalnızca zindanları gösteren gravürlerinden anlaşıldığı üzere, Anemas Zindanları'nın üzeri o devirde selviler ile kaplı bir asma bahçe halindedir.
Kulelerden Angelos Kulesi'nin Angelos tarafından yaptırıldığı neredeyse kesinse de yapının diğer kısımları için kesin bir bilgi mevcut değildir. Bununla birlikte Blahernai Sarayı'na ait mahzen ve bodrum olan bu binanın zindan olarak kullanılabilmiş olması da muhtemeldir.
Zindanlar birkaç sene öncesinde Cüneyt Arkın filmlerinde sahne çekimleri için kullanılmıştır.[1][2][3][4][5]