Ayvalık tehciri, Osmanlı hükûmetinin Rumlara yönelik uygulanan tehcirin bir sonucu olarak Mayıs 1917'de meydana geldi. Ege Denizi'nin doğu kıyısında çoğunlukla Rumların yaşadığı Ayvalık kasabasının nüfusu Anadolu'nun iç kısımlarına tehcir edildi. Tehcir, Osmanlı mareşali ve Alman generali Otto Liman von Sanders tarafından organize edildi ve ölüm yürüyüşü, yağmalama ve katliam gibi hadiseler sıklıkla görüldü.
1917'de, I. Dünya Savaşı sırasında Yunanistan hâlâ bir tarafsız devlet olmasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu içindeki Rumlar bir tehdit olarak görülüyordu ve tehcir politikaları uygulandı.
Ayvalık'ta Rum karşıtı politikalar Rum işletmelerinin boykotu ve Rum karşıtı tabelaların halka açık yerlere asılması ile başladı.[1] Kırsal bölgelerde Rumların tarlalarını ekmesi yasaklanmıştı.[1][2]
1914 yılında, imparatorluğun batısında yaşayan 154000 Rum evlerini kaybetti. I. Dünya Savaşı'nın başlaması ve Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşa girmesi ile Rumlara yönelik şiddet daha sistematik bir hal aldı ve Anadolu'nun kuzeyindeki Pontus bölgesinin dahil edilmesi ile daha büyük bir alanda uygulanmaya başlandı. Bu politikalar Rum mallarının hacizini ve erkek Rumlar için Amele Taburları'nın oluşturulmasını içeriyordu.[3]
Bergama ve Edremit'ten Rum mültecilerin Ayvalık'a gitmesi üzerine kasabanın nüfusu 30000'i aştı, bunların %98,5'i Rum idi.[4][5] Ayvalık nüfusunun tehcirinin ilk dalgası 1914'te yaşandı ve ikincisi bunu Temmuz 1915'te takip etti.[6]
Otto Liman von Sanders tarafından yazılan bir rapora göre Ayvalık'taki bütün Rum nüfusunun ani tehciri askeri bir gereklilik idi yoksa Osmanlı cephesinin güvenliği garanti edilemezdi. Ayvalık'a ulaştığı gibi von Sanders Osmanlı subaylarına sordu;[7]
Bu kafirleri sadece denize fırlatsak olmaz mı?
Bazı bireylerin Üçlü İtilaf için ajanlık yaptığına dair kanıt bulunsa da bütün topluluğun tehcirine karar verildi.[8] Tehcir kararı 14 Mart 1917'de imzalandı.[9] Emir Sanders tarafından verildi.[9] Kasabanın 12 ila 80 yaşları arasındaki bütün Rum nüfusu İç Anadolu'ya gönderildi.[10]
Tehcir Sanders tarafından organize edildi.[10] Sanders operasyonu kontrol altında tutmaya çalıştığını iddia etse de sivil halka yönelik birçok saldırı ve katliam gerçekleşti.[11] Üstüne üstlük, tehcir boyunca Rum kiliseleri, okulları, hastaneleri ve evleri sıklıkla yağmalandı ve yok edildi.[12] Kadınlar ve çocuklar yaya olarak en yakın tren istasyonuna gitmeye zorlandı.[13] Sonraki hafta boyunca Bursa'ya yerleştirildiler.[14] Üstelik yüzlerce sivil Anadolu'nun iç kısımlarına ölüm yürüyüşüne zorlandı. Hasta olanlar Osmanlı askerleri tarafından vuruldu.[14]
Osmanlı ve Yunan kaynaklarına göre 23000 kişi, Alman kaynaklarına göre ise 12000-20000 kişi Ayvalık'tan tehcir edildi.[14]
Alman İmparatorluğu yönetimi, operasyonun henüz tarafsız olan Yunanistan'ın savaşa girmesini tetikleyeceğinden korkuyordu. Yunanistan'da ise, olay Kral I. Konstantin'in itibarını zedeledi ve geleceğini belirsizleştirdi.
1919-1922 yılları arasında bölge geçici olarak Yunan kontrolü altına girince, bölgenin eski Rum nüfusunun yarısı Ayvalık'a döndü.[8]
Tetkik Heyeti Raporu'na göre Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra Ayvalık çevresinde Rum çeteleri pek çok Türkü öldürdü ve soydu.[15] Ayvalık'ın işgalinin ilk birkaç gününde Yunan ordusu bazı askerleri ve çetecileri iki köyü yakmaktan mahkûm etti.[15]
Eylül 1922'de, Ayvalık'ta 3000 Rum erkek Anadolu Hareketi tarafından Amele Taburları'nın bir parçası olarak İç Anadolu'ya gitmeye zorlandı. Sadece 23'ü hayatta kaldı.[16]
By 1914, some 154,000 Greeks had lost their homes. Phase two of the persecution was much more systematic and widespread...