Birinci Kanal Harekâtı | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
I. Dünya Savaşı, Sina ve Filistin Cephesi | |||||||
![]() Birinci Kanal Harekâtı'nda Birüssebi'ye doğru hareket eden Osmanlı deve kervanı | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
![]() ![]() | |||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() | ||||||
Güçler | |||||||
30,000 |
20,000 Diğer tahminler: 11,400 (400 subay ve 11.000 asker)[1] | ||||||
Kayıplar | |||||||
32 ölü, 130 yaralı |
Türk kaynağı: 16 subay kayıp, 18 subay yaralı, 18 subay ise şehit, 803 er kayıp, 399 er yaralı, 106 er ise şehit Toplam zayiat: 1360[2] İngiliz kaynağı: 1,500 kayıp (~700 esir dahil)[3] |
Birinci Kanal Harekâtı veya Birinci Süveyş Savaşı, Osmanlı'nın 1. Dünya Savaşı sırasında Süveyş Kanalı'na düzenlediği ilk harekâttır.[4]
Harekâtın amacı, Büyük Britanya'yı Mısır'da tutarak Batı Cephesi'ne kuvvet göndermelerini engellemekti. Ayrıca mümkün olursa, Mısır'ı kurtarmaktı. Eğer kanal geçilebilirse, Mısırlı yurtseverlerin Osmanlı ordusunun yanında, Büyük Britanya'ya karşı ayaklanacağı umuluyordu. Harekâtın planlama aşamasında 4. Ordu Komutanı olan Zeki Paşa harekât için ayrılan kuvvetlerin, bu iş için yetersiz olduğu görüşünü belirtmiş ve harekâtın iptal edilmesin teklif etmiştir. Bunu üzerine harekâtta kullanılması düşünülen 4. Ordu'ya bağlı 8. Kolordu'nun doğrudan Başkomutanlığa bağlanması kararlaştırılmış, ancak daha sonra bu önlemin de yetersiz kalacağını düşünülerek Zeki Paşa'nın yerine Bahriye Nazırı Cemal Paşa, nazırlık görevi de devam etmekle birlikte 4. Ordu komutanlığına atanmıştır. Zeki Paşa ise "Alman Karargahı Umumisi'ne Türk Başkumandanlığının ''murahhası'' (delegesi) olarak atanmıştır.[5] Harekât, 4. Ordu komutanı ve Bahriye Nazırı Cemal Paşa'nın komutasında gerçekleştirilecektir.
Süveyş Kanalı, on yıllık zorlu ve yorucu bir çalışmanın ardından, 17 Kasım 1869'da ulaşıma açılmıştı. Yaklaşık 6 yıl kadar sonra Kanal'ın toplamı 200.000 adet olan hisselerinden 176.602'sine sahip Britanya ileriki yıllarda Kıbrıs, Mısır ve Sudan'ı işgal ederek Süveyş'teki hakimiyetini güçlendirmiştir. 22 Ekim 1888'te 17 devletin katılımıyla gerçekleştirilen İstanbul konferansı sonucunda Süveyş Kanalı Protokolü imzalanmıştır. Söz konusu protokole göre, Kanal savaş ve barış dönemlerinde açık bulundurulacak, üzerinde hiçbir askerî tesis inşa edilmeyecekti. Osmanlı Devleti, neredeyse bütün haklarını kaybetmiş olmasına rağmen Mısır ve Süveyş'le olan ilgisini kesmemiş, askine yapmış olduğu istihbarat çalışmalarıyla Mısır'dak İngiliz askerî kuvvetlerini yakından takip etmiştir. İstihbarat çalışmaları, Yemen'de başlayan İdris İsyanı dolayısıyla, 1913 yılından itibaren daha da arttırılmıştır.[6]
Süveyş Kanalı'na bir sefer düzenlenmesi fikri, Britanya'nın İngiliz Hindistanı ile olan bağlantılarını kesmek ve Mısır'da bir Alman idaresi tesis ederek Kuzey Afrika'da kontrolü ele geçirmek isteyen Alman İmparatorluğu tarafından ortaya atılmıştır. Nitekim, Fritz Bronsart von Schellendorf nam-ı diğer Bronsart Paşa'nın, 5 Ağustos 1914'te, Alman Dışişleri Bakanlığı'na göndermiş olduğu raporda: ...Hindistan, Mısır ve Kafkaslar'da isyan çıkarmak son derece önemlidir sözleri bu gerçeği gözler önüne sermektedir. Almanya'nın diğer amacı ise, Osmanlı Devleti'nin bi an önce savaşa girmesini sağlamaktı. Bu sayede Türkler, İtilaf Bloğu'ndan tamamen kopartılmış ve cihad faktörüyle birlike İngiliz sömürgelerindeki Müslümanlar ayaklanmış olacaktı. Bu gerçek, Enver Paşa tarafından Bern Sefiri Celâl Bey'e gönderilmiş olan, 20 Eylül 1917 tarihli şifreli telgrafta açıkça dile getirilmiştir.[7]
Kanal Harekâtı ile ilgili Türk-Alman görüşmeleri 1914 Ağustos'unda başlamış ve Ekim'e kadar devam etmiştir. Enver Paşa, Almanya ile ittifak antlaşmasının yapıldığı gün Şam'da bulunan 4. Ordu Kumandanı Zeki Paşa'ya Mısır Seferi'ne hazırlanılması emrini vermiş, 8. Kolordu Kumandanı Mersinli Cemal Paşa'yı da sefer hazırlıklarıyla görevlendirmiştir. Almanya da buna karşılık, Kreß von Kressenstein başkanlığındaki 5 kişilik askerî heyeti Ekim başlarında Şam'a göndermiş, ardından Enver Paşa'nın da ısrarlarıyla bir miktar para göndermeye razı olmuştur. Osmanlı Devleti'nin savaşa girmesinin ardından Kanal Harekâtı fikri daha fazla ön plana çıkmıştır. Enver Paşa, Kasım sonlarında Cemal Paşa'yı 4. Ordu Kumandanlığı'na getirerek Kanal harekâtını başlatmış oldu.[8]
Cemal Paşa, 21 Kasım 1914'de Haydarpaşa'dan trenle Şam'a hareket etmiştir. Paşa, 25 Kasım'da Adana'ya ulaştığında Enver Paşa'ya bir telgraf göndererek, 8. Kolordu'nun ulaşım işiyle görevli olan Halep-Şam demiryolunun güvenliğinin sağlanmasını istemiştir. Ertesi gün de Başkumandanlık'a yollamış olduğu üç sayfalık layiha ile; Adana'nın Suriye ile Anadolu arasında stratejik bir noktada bulunduğunu söylemiş ve bölgeye derhal bir fırka gönderilmesini talep etmiştir. Paşa, ayrıca yayınlamış olduğu ordu emriyle Adana Vilayeti ile Suriye Vilayeti sahil demiryolunun muhafazasının önemini belirtmiş ve bunun sonucunda askerî güvenlik noktalarını şu şekilde belirtmiştir:[9]
Cemal Paşa, iç güvenliğin sağlanmasının ardındans söz konusu ordu emrinin yedinci maddesi gereğince, Sıkıyönetim Mahkemeleri'nin teşkil edilmesini sağlamıştır. 30 Kasım'da Halep'e varan Paşa, iki gün sonra Başkumandanlık'a bir telgraf daha göndererek 10. Fırka'nın cepheye nakli için izin istemiş ve sefere katılacak kuvvetlere bizzat kendisinin kumanda edeceğini belirtmiştir. Cemal Paşa'ya göre Adana'daki 10. Fırka, Lübnan sahillerinde düşmanın olası çıkartma harekâtına karşı önemli işler başarabilirdi. Ancak onun bu önerisi, Enver Paşa tarafından uygun görülmemiştir.[10]
Çalışmalara ara vermeden devam eden Cemal Paşa, Mısır ve Süveyş Kanalı ile ilgili çeşitli ölçeklerde haritalar hazırlatmıştır. Bunlara ilave olarak, Almanya'dan gönerilen ve Almanca olarak hazırlanmış haritalardan istifade etmiştir. Ayrıca, Dahiliye Nezâreti'ne bir yazı göndererek Berlin ve Viyana basınının Kanal Seferi'ne destek vermelerinin sağlanmasını ve Mısır'daki İngiliz askerî kuvvetleri hakkında çıkan haberlerin kendisine ulaştırılmasını istemiştir. Bu arada yerli basında Mısır ve Süveyş Kanalı ile ilgili olumlu haberler artmaya başlamıştır.[11]
17 Aralık 1914'de Beyrut'a gelen Cemal Paşa, Başkumandanlık'tan daha önce Adana, Suriye ve Lübnan için önerdiği sahil güvenlik şeridinin Akabe ve Sayda'ya kadar genişletilmesi ve İngiliz-Fransız çıkartma harekâtlarına karşı dikkatli olunması konusunda bu ısrarcı tutumunu son güne kadar devam ettirmiştir. 1915 Ocak ayının ilk haftasında Kudüs'e ulaşmış olan Cemal Paşa, 4. Ordu karargâhını burada kurmuş, daha sonra Birüssebi'ye geçerek kıtaları teftiş etmiştir. Bu teftişten oldukça memnun kalan Paşa, Birüssebi'den Başkumandanlık'a gönderdiği, 13 Ocak 1915 tarihli telgrafla gece yarısında itibaren Kanal'a doğru hareket edeceğini bildirmiştir. Ancak bu hareket bu hareket 4 günlük bir gecikmeyle, 17 Ocak'ta gerçekleşebilmiş, Birüssebi'den ayrılan Cemal Paşa üç günlük yürüyüşün ardından, 20 Ocak'ta İbin'e (El Ariş'in güneyinde) ulaşmıştır. Bu sırada İngilizler tarafından Mısır halkına dağıtılan beyannamelerde, Kafkasya Cephesi'nde Hasan İzzet Paşa'nın esir edildiği ve Osmanlı Orduları'nın Ruslar tarafından bozguna uğratıldığına dair haberler yer almaya başlamıştı. Bu haberlere çok üzülen Cemal Paşa, meselenin açıklığa kavuşturulması için derhal Başkumandanlık'tan bilgi istemiştir. Bunun üzerine Enver Paşa, haberlerin ordunun moralini bozmak amacıyla ve kasıtlı olarak çıkartıldığını söylerek Cemal Paşa'yı rahatlatmaya çalışmıştır. Bu sözlerle yetinmeyen Cemal Paşa, ordunun bozulmuş olan moralini yeniden diriltmek amacıyla Medine'den Sancak-ı Şerif'i getirtmiştir. Mevlevi tarikatının Hintli Müslümanlar üzerindeki etkisinden istifade etmek üzere isteyen Enver Paşa da İstanbul'daki Mevlevi şeyhleriyle görüşerek Veled Çelebi komutasında bir Mevlevi gönüllü birliği oluşturulmasını sağlamıştır. Konya'daki katılımlarla sayısı daha da artan Mevlevi gönüllü birliği. 4. Ordu Kumandanı Cemal Paşa'nın emrine verilmiştir. Şam ve Halep'te atış talimi yaptırılan Mevleviler, daha çok cephe gerisinde mücadele etmişler ve 4. Ordu'nun moral kaynağı olmuşlardır. Cemal Paşa, Süveyş'e doğru hareketinden birkaç gün evvel İbin'den Enver Paşa'ya adeta vasiyet niteliğinde bir telgraf göndermiştir. Enver Paşa'ya adeta vasiyet geçmesini istemiştir. Enver Paşa ise: ...Sizi Mısır fatih-i sânisi olarak selamlamak isterim! Sözleriye Cemal Paşa'ya olan desteğini sürdürmüştür.[12]
25 bin kişilik Osmanlı kuvve-i seferiyesi, 14 Ocak'ı 15 Ocak'a bağlayan gece yarısı, toplanma bölgesi olan Gazze-Birüssebi (günümüzde İsrail sınırları içerisinde) hattından ileri yürüyüşe başladı. Sağ kol müfrezesi (Sv.Bnb.İzmitli Mümtaz Bey komutasında) El-Ariş-Düeydar, sol kol müfrezesi (Kuşçubaşı Eşref Bey komutasında) ise Kal'eltül Nehl üzerinden kanala yürürken Mersinli Cemal Paşa komutasındaki 8. Kolordu'ya bağlı 25 ve 10. Tümenler çölün ortasından batıya ilerledi.
Cemal Paşa, düşmanı şaşırtmak amacıyla harekâtın üç koldan gerçekleştirilmesini planlamıştı. Buna göre; merkez kuvveti Birüssebi-İbin üzerinden İsmailiye'ye, sağ kol kuvveti Kantara'ya ve sol kol kuvveti de güneyden Süveyş'e doğru harekete geçilecekti. Ayrıca, su ihtiyaçlarını azaltmak için gece yürüyüşü yapılıp gündüz istirahat edilecekti. Bu konuda Cemal Paşa, 8. Kolordu Kumandanı Mersinli Cemal Paşa arasında görüş farklılıkları ortaya çıkmış, ancak sorun daha fazla büyümeden Cemal Paşa tarafından ortadan kaldırılmıştır. Öte yandan su, deve ve asker sıkıntısı tam olarak giderilememiş ve ağır silahların getirilmesi mümkün olmamıştır.[13]
Cemal Paşa, 2 Şubat 1915'te Kanal Harekâtını başlatmaya karar vermiştir. Söz konusu harekât, düşmanın görüş mesafesini azaltmak amacıyla gece gerçekleştirilecekti. Ancak, gece yarısından itibaren başlayan şiddetli kum fırtınası buna engel olmuştur. Nihayet sabahın ilk ışıklarıyla birlike taarruz hareketi başlamış, ağırlık Kanal'ın en dar yeri olan Tih sahrasındaki Timsah Gölü ile Acı Göl arasındaki noktaya verilmiş, 30 saat süren şiddetli çarpışmalar neticesine düşmana ait bir gemi batırılmış, 600 kadar Türk askeri tombazlarla Kanal'ı geçmişse de arkadan destek gelmemesi nedeniyle esir düşmüştür. İngilizlerin ağır top atışları üzerine, Türk taaruzu tamamen durdurulmuştur. Cemal Paşa derhal kurmayları Von Frankenberg, Von Kressentein ve Mersinli Cemal Paşalarla görüşerek bir durum değerlendirmesi yapmıştır. Mersinli Cemal Paşa ile Von Frankenberg çekilme kararının alınmasını isterlerken, Von Kressentein başarı ümidinin ortadan kalktığını ancak ordunun şerefi için harekâta devam edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Başarı ümidi olmadıktan sonra şerefin bir işe yaramayacağını söyleyen Cemal Paşa, 3 Şubat 1915 akşamı çekilme kararı almıştır. Cemal Paşa, almış olduğu bu çekilme kararıyla ikinci Sarıkamış faciasının yaşanmasını engellemiştir.[14]
Geri çekilen Osmanlı kuvvetleri 15 Şubat'ta Gazze-Birüssebi hattında mevzilendi.
Bu harekâtta Birüssebi'ye gönderilen dört Osmanlı uçağı hiçbir faaliyet göstermemiş, buna karşılık Fransız ve İngiliz uçakları keşif, gözetleme ve topçu ateş tanzimi yapmak suretiyle Osmanlı kuvvetlerinin kanala karşı taarruzlarını ateş altına aldırmış, kendi kuvvetlerine hava destek hizmeti yapmışlardı.
Cemal Paşa, çekilme kararının ardından iki günlük bir yürüyüşle İkinci Habra'ya ulaşmış ve 5 Şubat 1915'de Başkumandanlık Vekaleti'ne bir rapor göndermiştir. Toplam 5 sayfa olan söz konusu raporda, özetle şu hususlara yer verilmiştir.[15]
Çekilme harekâtına devam eden Cemal Paşa, 7 Şubat'ta Cefcafe'ye ulaşmış, buradan Başkumandanlık makamına göndermiş olduğu ikinci raporunda çekilme kararının haklılığını savunmuştur. Ertesi gün İbin'e ulaşan Cemal Paşa, Enver Paşa'nın Kanal'daki seyr-i sefainin engellenmesi hususundaki önerilerine de açıklık getirmiştir. Cemal Paşa'ya göre gemi trafiğinin engellenmesi için Kanal önünde sürekli bir kuvvet bulundurmak gerekiyordu. Ayrıca, su, erzak ve cephane yetersizliğinden dolayı böyle bir teşebbüs mümkün değildi. Paşa, 10 Şubat 1915 tarihli üçüncü raporunda; tayyare kollarının bi an evvel teşkil edilerek Kanal'a gönderilmesini istemiş ve yeni bir Kanal Harekâtı için Von Frankenberg'in hazırlamış olduğu istihbarat raporlarını kendilerine takdim edeceğini söylemiştir. Söz konusu raporun ilginç yanı, İngiliz resmî beyanlarının şiddetle yalanlanması olmuştur. Zira Cemal Paşa tombazlar dışında hiçbir malzeme kaybı olmadığını, perişanatı gösterir hiçbir olayın yaşanmadığını ve sadece Kanal'ın geçilemediğini söyleyerek ısrarla başarılı olduğunu vurgulamıştır. Paşa 13 Şubat 1915 tarihli dördüncü raporunda ise, İkinci Kanal Harekâtı için hazırlıklara daha şimdiden başlanıldığını, Von Kressentein'ı bu amaçla çöl dahilindeki bütün istihbaratı sağlamakla görevlendirdiğini ifade etmiştir. Paşa, ertesi gün Başkumandanlık Vekaleti'ne göndermiş olduğu bir başka yazıyla da 4. Ordu yanı sıra Halep, Lübnan ve Şam yönetiminin de doğruya doğruya kendisine bağlı kalmasını istemiştir.[16]
Cemal Paşa'nın yukarıda özetlemeye çalıştığımızı dört raporunu incelediğimizde şu iki husus dikkatimizi çekmektedir.
Bu nedenle Birinci Kanal Harekâtı bir keşif taaruzu olup, asıl (İkinci Kanal Harekâtı) için bir zemin hazırlanılmıştır.[17]