Bulgar işgali altındaki Sırbistan, Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Bulgaristan Krallığı'nın birleşik ordularının Sırbistan'ı işgal etmesinin ardından 1915 Sonbaharında başladı.[1] Sırbistan'ın yenilgisi ve kuvvetlerinin Arnavutluk boyunca geri çekilmesinin ardından ülke, Bulgar ve Avusturya-Macaristan işgal bölgelerine bölündü.
Bulgar işgal bölgesi günümüz Güney ve Doğu Sırbistan, Kosova ve Kuzey Makedonya'dan uzanıyordu. Sivil nüfus; toplu gözaltı, zorunlu çalıştırma ve Bulgarlaştırma politikası dahil olmak üzere çeşitli baskı önlemlerine maruz kaldı. Akademisyen Paul Mojzes'e göre: "etnik temizlik ve soykırım 1915 ile 1918 arasında gerçekleşmiş gibi görünüyor".[2]
İşgal; Sırp ve Fransız kuvvetlerinin öncülüğünde Dobro Polje'deki Müttefik saldırısının Bulgar cephesini delip Sırbistan'na girmesinin ardından Eylül 1918'in sonlarında sona erdi.[3]
1878'deki Ayastefanos Antlaşması'ndan sonra Bulgar liderler, Büyük Bulgaristan'ın yeniden kurulması için çabaladılar. Böylece Pomoravlje ve Makedonya bölgeleri Bulgar milliyetçiliğinin hedefi haline geldi. 1913'teki İkinci Balkan Savaşı'ndaki kayıp nedeniyle, Bulgar Krallığı toprak iddialarını Makedonya topraklarıyla sınırlamak zorunda kaldı.[4] Sırbistan Krallığı, Arnavutluk'ta denize açılmaya çalışırken, Arnavutluk ile Karadağ arasında bir sınır oluşturmak için Avusturya-Macaristan diplomasisi daha aktif hale geldi; İkinci Balkan Savaşı sırasında Bulgaristan, Aralık 1913'te imzalanan Floransa Protokolü'nden sonra Sırbistan'a kesin olarak ilhak edilen Makedonya'nın ilhakından vazgeçti.[5]
İtilaf Devletleri uzun süredir Bulgaristan'a kendilerine katılması için baskı yaptılar, bunun karşılığında Makedonya'nın Bulgaristan'a bırakılacaktı. İtilaf Devletleri bunu etnik gerekçeler nedeniyle bunu makul görüyorlardı, ancak topraklarını terk etmeye hiç niyeti olmayan Sırbistan ve Yunanistan ile teklifler önceden kabul edilmemişti.[6] Ancak İtilaf Devletleri, Bulgaristan'ın istediğini, Sırp ve Yunan topraklarını bırakmaya hazırdı. Bulgaristan'ın geleneksel amaçları Makedonya, Dobruca ve Türkiye'nin Avrupa yakasını Bulgar yerleşim bölgelerini kapsıyordu, ancak bu, etnografik sınırlarının çok ötesinde toprak talebiydi. 6 Eylül 1915'te Bulgar hükûmeti, Almanya ile gizli bir ittifak anlaşması imzaladıktan sonra İttifak Devletleri'ne katıldı.[7]
6 Ekim 1915'te Bulgaristan'ın savaşa girmesinin ardından Alman General August von Mackensen'in genel komutası altında, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Almanya, savaşın başlangıcından bu yana Sırbistan'ın dördüncü kez işgale başladı.[8] 14 Ekim'de Bulgaristan, 1912-13'te Osmanlı İmparatorluğu'ndan kazanılan ancak İkinci Balkan Savaşı sırasında Sırbistan'a kaybettiği toprakları kısaca geri almak amacıyla İttifak Devletleri'nin yanında savaşa giren Bulgaristan, devam eden işgale katılarak Sırp topraklarına girdi. Kuzeydeki Avusturya-Macaristan, Bulgar ve Alman ordularının baskısı ve sayı ve teçhizat bakımından muazzam üstünlükleri, Sırpları kuzey ve orta Arnavutluk'tan çekilmeye zorladı.[9] 28 Kasım 1915'te Ordu Grubu Mackensen, Sırp seferinin sona erdiğini ve böylece saldırının sona erdiğini duyurdu.
Altı haftalık bir seferin ardından Sırbistan Krallığı neredeyse tamamen işgal edildi; daha sonra Habsburg İmparatorluğu ile Bulgaristan arasında bölündü. 1916'nın başında, Kosova'nın batı ve kuzeyindeki bölgeler ve bir kısmı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na devredildi.[10] Kosova'daki Velika Morava, Južna Morava ve Vardar vadisinin doğusunda bir Alman işgal bölgesi kuruldu, Almanlar demiryolları, madenler, ormancılık ve tarımsal kaynakların kontrolünü ele geçirdi. 6 Eylül anlaşmasıyla tanımlandığı gibi Bulgaristan, güneyde Tuna'dan Kosova'ya kadar Makedonya'nın tamamını ve Doğu ve Güney Sırbistan'ı aldı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile yeni sınır, Morava nehri boyunca Stalać'a ve ardından Güney (Južna) ve Batı (Zapadna) Morava nehirleri, Üskska Crna Gora bölgesi ve Šar Planina dağı arasında uzanıyordu.[11] Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Sırbistan'ın geri kalanını aldı. Bulgarlar, birlikleri tarafından işgal edilen bölgeleri iki askeri genel valiliğe böldüler.
Bir askeri komutan tarafından denetlenen iki idari bölge oluşturuldu:
Makedonya'daki ve bir dereceye kadar işgal altındaki Sırbistan'daki Bulgar politikası, yalnızca düşmanı askeri olarak yenmekle kalmayıp, aynı zamanda onun kültürünün tüm izlerini silme ve her şeyi yok etme arzusu tarafından motive edildi.[14] Homojen Bulgar toprakları yaratmak için, Bulgar askeri hükûmeti doğu Sırbistan, Makedonya ve Kosova'nın bazı bölgelerinde sistematik bir vatandaşlıktan çıkarma, Bulgarlaştırma ve ekonomik sömürü siyasi sistemi uygulamaya başladı.
Nüfusun çoğunluğunu Sırpların oluşturduğu Morava bölgesinde, bölgeyi Bulgaristan'ın bir parçası haline getirmek, Sırp ulusunun ve kültürünün yok edilmesi, Sırp ulusal ruhunun tüm temsilcilerinin ortadan kaldırılması anlamına geliyordu; öğretmenler, din adamları, gazeteciler ve Sırp Parlamentosu üyeleri ile 18 ila 50 yaşları arasındaki eski askerler, subaylar ve askeri yetkililer, savaş esiri olarak veya zorunlu işçi olarak çalıştırılmak üzere gözaltına alındı, kurşuna dizildi veya Bulgaristan'a sürüldü.[15]
Makedonya bölgesinde, Sırbistan gibi Bulgaristan da yerel Slav nüfusu ayrı bir etnik veya milliyetçi grup olarak tanımıyordu. Hem Bulgaristan hem de Sırbistan, Slavca konuşan nüfusu etnik olarak uluslarına bağlı olarak gördüler ve bu nedenle entegrasyonlarını isteme hakkı bulunduğunu ileri sürdüler.[16] Paramiliter yönü de dahil olmak üzere Bulgar vatandaşlıktan çıkarma politikası, niyet ve uygulama açısından, iki ülke arasındaki çekişmeli bölgede kendisinden önce gelen Sırp politikasıyla neredeyse aynıydı. Sırbistan'ın Vardar Makedonya olarak adlandırdığı bölgenin yaklaşık yarısında, kendilerini Bulgar olarak tanımlamayan çeşitli etnik gruplar da yaşıyordu; İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nın 1912'de yaptığı bir ankete göre bu gruplar; Sırplar, Türkler, Arnavutlar, Yunanlılar, Ulahlar, Yahudiler ve Çingenelerdi.[17] Makedon Slavların önemli bir kısmının Bulgar yanlısı duygulara sahip olduğu veya kendilerini Bulgar olarak hissettikleri bölgenin doğu kesimlerinde, bu halk Bulgar ordusunu kurtarıcılar olarak karşıladı. Nüfusun geri kalanı ve özellikle kendilerini Sırp olarak tanımlayan (veya ne Sırp ne de Bulgar hisseden) Makedon Slavlar için, Bulgar ordusunun vahşeti, düzensiz Komitacı ve sonraki sivil yönetim, etnik temizliğin tüm özelliklerini taşıyordu.[18]
Düzenli ordunun yanı sıra, Bulgaristan'ın paramiliter grupları, Bulgaristan'ın savaşma yeteneklerinde çok büyük bir rol oynadılar ve yerel koşullar hakkında bilgi sağlamak için yardımcı kuvvetler olarak kullanıldılar.[19] Komitacılar olarak biliniyorlardı, bu düzensiz birlikler de savaşın gaddarlaşmasına güçlü bir şekilde katkıda bulundular. Kötü şöhretli İç Makedon Devrimci Örgütü (İMDÖ), bölgeyi 'Bulgarlaştırmak' için el ele çalışan bir jandarma görevi gördü.[20] Savaş sırasında İMDÖ, gizli bir örgütten, bölgenin Bulgarlaşmasını destekleyen Bulgar milliyetçi politikasının önemli bir faktörü haline geldi.
Bazı paramiliter gruplar, Bulgar Ordusu'nda bulunan 11. Makedon Piyade Tümeni'ne katıldı. Ek olarak, bu tümen, 1916'nın başında Azot, Karadağ (Kuzey Makedonya) ve Poreçe bölgelerinde Makedon Sırplara yönelik çeşitli katliamlara katılan İMDÖ tarafından oluşturulan gerilla gruplara sahipti. Bu grupların en önemli eylemi, Poreçe'de 104 diğer Sırp liderle birlikte Ortodoks rahip ve Makedon Sırp Çetnik lideri Tasa Konević'i öldürmekti.[21] Düzenli Bulgar birlikleri bölgenin kontrolünü ele geçirirken, komitacılar belediye başkanları ve valiler olarak atanarak tüm polis teşkilatının kontrolünü ele geçirdiler. Her büyük kasaba, gücü mutlak hale gelen ve yeni bir idari sistemle meşrulaştırılan bir komitacı lideri tarafından kontrol ediliyordu. Evi 1903 İlinden İsyanı'nın karargahı olan İMDÖ üyesi Naum Tomalevski, Kruşevo belediye başkanı olarak atandı. 1917'den sonra Bulgar hükûmeti hem Pomoravlje'de hem de Makedonya'da kontrol sağlamak için paramiliter grupları kullanmaya başladı.[22] Morava bölgesindeki Bulgar işgal birliklerinin başında bulunan Aleksandar Protogerov, Topliçe'deki ayaklanmayı İMDÖ çetelerinin yardımıyla bastırdı. Bulgar paramiliter grupları, savaş sırasında Sırbistan Krallığı'nın Bulgar işgali altındaki bölgelerinde işlenen çok sayıda savaş suçundan sorumluydu.[23]
Bulgar Çarı Ferdinand, savaşın arifesinde "hayatımın amacı Sırbistan'ın yok edilmesidir" dedi. Birçok Bulgar askeri, Sırbistan'ın işgalinde Sırp cephesinde bizzat yer almak için bölgeye tayinini aldı. Var olan husumetler vahşete yol açtı, yerel halk, Bulgarlaştırma veya şiddete maruz kalma arasında bir seçime bırakılmış, geniş çaplı tehcirler ve işgal bölgelerinde yaşayanlara yönelik muamele soykırım eylemlerine yaklaşmıştır.[24]
Savaştan sonra Sırbistan'da Bulgarlaşmayı kabul etmeyen kişilere karşı işlenen suçlar arasında işkence, tecavüz, hukuksuz hapis cezaları ve yargısız infazlar vardı. Sayısız tecavüz vakasına ek olarak, Bulgar güçleri Sırp kadınlarının Bulgar erkekleriyle karma evliliğini teşvik etti ve bu tür evliliklerden doğan çocukların Bulgar olarak yetiştirilmesi gerektiği görüşünü benimsedi.[25] Orta sınıf Sırp memurlar da bastırıldı: öğretmenler, din görevlileri, memurlar ve aydınlar, katı talimatlara uymadıkları gerekçesiyle Bulgar askerleri tarafından idam edildi. Ek olarak, 1916'nın sonlarına doğru Balkan cephesinde faaliyet gösteren havacılık ve Bulgar topçuları tarafından Sırp topraklarına düzenli bombardımanlar yapıldı. Aynı zamanda Sırp kültürü yasaklandı; Bulgarlar sistematik olarak Sırp manastırlarını yağmaladılar ve köylerin yer adları Bulgarca olarak değiştirildi.[26]
Toplama kamplarına gönderilenlere ek olarak, yaklaşık 30.000 Sırp da Avusturya kamplarına gönderildi veya zorunlu çalıştırmaya tabi tutuldu. Fabrikaların makineleri yağmalandı ve ülkeyi yıkıcı bir tifüs salgını sardı. Çaresiz ayaklanmalarda binlerce kişi öldü ve bazı durumlarda Bulgar politikası o kadar katıydı ki kendi askerleri arasında isyanlara bile yol açtı. Bulgar askerleri, herhangi bir ücret ödemeden köylülerin topraklarında yaşayabiliyordu.[27] Köylüler herhangi bir ücret almadan işgal makamları için çalışmak zorunda kaldılar, buna bazen savunma pozisyonlarında çalışmak ve Bulgarlar için cephane taşımak da dahildi. Lahey sözleşmelerini ihlal eden bu uygulamaların yanında Eski Sırp Makedonya'sında tarihte ilk kez Nazi toplama kamplarında daha çok duyulacak olan gaz odaları kullanıldı.[28] Bulgar askerleri ortadan kaldırmak istedikleri Sırpları kamyonlarla götürdükleri bu kamplardaki kapalı barakalarda egzoz boruları ile öldürüyorlardı.
Ekim 1916'dan Şubat 1917'ye kadar, güney ve doğu Sırbistan'ın Bulgar işgali altındaki topraklarında, özellikle Güney Morava vadisinde, Kapaonik Dağı'nda ve Kosova'da kendiliğinden bir Sırp ayaklanması patlak verdi. Bu, Bulgar ordusunun zorla askere alınan Sırp erkeklerini Bulgar ordusuna sokma ve direnenleri vurma girişimlerin sonucuydu.[29] Aslında aynı plan, Ağustos 1914'te Makedonya'dan 60.000'den fazla kişiyi Avusturya-Macaristan saldırısına karşı Sırbistan'ın ön cephe savunmasında askere almaya çalışan Sırp ordusunun daha önce izlediği planla aynıydı.[30]
Çetnik Teğmen Kosta Milovanović-Pećanac, Makedonya Cephesinden bir Sırp ordusu saldırısına yardımcı olmak, düşman iletişim hatlarını ortadan kaldırmak ve Bulgar birliklerine partizan saldırılarını organize etmek amacıyla Niş'in güneybatısındaki Sırp yüksek komutanlığına gizli yollarla vardı.[31] Hem Kosta Vojinović hem de Kosta Pećanac da dahil olmak üzere çoğu Sırp gerilla lideri karargahlarını Kapaonik Dağı'na kurdu. 3 Mart'a kadar, yerel halktan oluşan gerilla birlikleri, Kurşunlu ve Ürgüp'ün yanı sıra Niş'in 9 km güneybatısındaki Vlasotince ve Sokobanja bölgelerindeki bölgeleri ele geçirdi. Sırbistan Askeri Genel Valisi General Adolf Baron von Remen, Avusturya Yüksek Komutanlığından yardım göndermesini talep ederken, Avusturya-Macaristan birliklerine destek için Bulgar bölgesine geçmelerini emretti.[32] Ayaklanmayı bastırmakla görevli yaklaşık 30.000 kişilik üç ordu, bugüne kadarki en büyük gerilla karşıtı harekât için bölgeye gönderildi. Makedon ve İtalyan cephelerinden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Alman ve Bulgar birlikleri getirilirken, Mitroviça bölgesine Arnavut jandarmaları isyancı liderlerin izini sürmek için gönderildi. 8 Mart'ta Bulgar ordusu, Arnavut müfrezeleri, topçu ve hava desteği tarafından desteklenerek taarruza başladı.[33] Avusturya-Macarlar 12 Mart 1917'de saldırılarını başlattılar.
İMDÖ lideri Aleksandar Protogerov, isyanla mücadele operasyonlarında Bulgar ordusuna yardım etmesi için çağrıldı. 10 Mart 1917'de Protogerov, çetniklere beş gün içinde teslim olmamaları durumunda idam edileceklerini belirten bir ültimatom verdi.[34] Çetnikler teslim olmadılar, bu yüzden Protogerov ve ordusu sivil nüfusa ve onların köylerine de saldırdı. Çatışmalarda, infazlarda veya misillemelerde yaklaşık 20.000 Sırp öldürüldü. Sadece Surdulica kasabasında yaklaşık 2500 Sırp erkek idam edildi, binlerce kadın ve çocuk gözaltına alındı ve diğerleri hapse gönderildi. Leskofça yakınlarındaki otuz altı köy tamamen boşaltıldı. Aileler evsiz kaldı. Niş'te 80.000'den fazla kişi Bulgaristan'a sınır dışı edildi, neredeyse tüm erkek nüfus, yaklaşık 4.000 erkek sınır dışı edildi.[35] Bir parti trenle Pirot'a gönderildi, geri kalanı yaya gitmek zorunda kaldı.
24 Mart'ta Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, birliklerine Bulgar bölgesinden çıkma emri verdi ve 25 Mart'ta Bulgar komutanlığı operasyonunu resmen sona erdirdi.[36] 28 Mart'ta Protogerov, infaz yerine tutuklama sözü vererek bir af ilan etti; Önde gelen Sırp gerillaları ve askeri liderlerin hiçbiri teslim olmadı ve bunun yerine savaşın geri kalanında işgalcilere yönelik gerilla eylemlerine devam etti.
Sırp halkının ayaklanması, Birinci Dünya Savaşı'nın tamamında işgal altındaki bir halkın tek silahlı ayaklanmasıdır.[37]
15 Eylül 1918'de Fransız ve Sırp dağ birlikleri, Dobro Pole'da o zamana kadar zaptedilemez olarak kabul edilen Bulgar mevzilerine saldırdı ve kısa zamanda Bulgar ordusunu bozguna uğrattılar.[38] Yunan ve İngiliz kuvvetleri bu saldırıya katıldı, Alman ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu desteğinden yoksun bırakılan Bulgarlar, hızla geri çekilmeye başladı. Bulgar Çarı ve hükûmeti, 30 Eylül'de ateşkes yapmaya karar verdi. Şartlarına göre, Bulgar birlikleri Makedonya da dahil olmak üzere işgal altındaki tüm Yunan ve Sırp topraklarını boşaltmak zorunda kaldı.[39] Bulgaristan bunu yapan ilk İttifak Devletiydi.
Sırbistan, savaş boyunca 210.000 asker kaybederken 3.1 milyon nüfustan 300.000 sivili de kaybetmişti. Maddi kayıplar hesaplanamaz ölçekte büyüktü.[40]
Bulgaristan'ın yenilgisiyle Makedonya, Sırp olarak kabul edildi ve Bulgar kültür, din ve eğitim kurumları kapatıldı. Bulgaristan, Müttefikler tarafından dayatılan Neuilly Antlaşması'nın bir sonucu olarak fethedilen tüm topraklarından vazgeçmek zorunda kaldı, ordusu 20.000 gönüllüden oluşan bir kuvvete indirildi ve teçhizatının çoğu elinden alındı; Batı Bulgar banliyöleri, Sloven, Hırvat ve Sırp Devleti'ne devredildi, nüfusu da Sırp olarak kabul edildi.[41] Bulgaristan, haklı olarak kendisine ait olduğuna inandığı toprakları bir kez daha işgal etmek için 1941'de Nazi Almanyası'nın bir müttefiki olarak bölgeye geri dönecekti.
1899'da ve 1907'de ilk kez Lahey'de Uluslararası Barış Konferansları düzenlendi. Konferans, savaş gelenekleri ve yasalarının bir kodifikasyonunu gündeme getirdi. Birinci Dünya Savaşının ardından, Müttefikler Arası Komisyon, yaklaşan 1919 Paris Barış Konferansı öncesinde, Lahey Sözleşmelerinin ve uluslararası yasaların ihlallerini bildirmek, savaş suçlarını belgelemek ve failleri tespit etmek için on beş üyeli bir komisyon oluşturuldu.[42]
Doğu Makedonya'daki komisyonun raporları, Lahey Sözleşmelerinin ihlallerini özetledi: sivil halkın katledilmesi, işkence, tecavüz, gözaltı, cezalandırıcı ekonomik kamulaştırma, el koymalar ve çeşitli vergiler, yağma, zorla çalıştırma, imha, kundakçılık ve diğer "yeni işgal edilen topraklardaki Sırp varlığını yok etmeyi" amaçlayan eylemler.[43]
Lahey Sözleşmesi'nin veya uluslararası hukuk ilkesinin Bulgarların ihlal etmediği tek bir maddesi olmadığını söyleyebiliriz.
— Doğu Makedonya'daki Müttefikler Arası Komisyon Raporu,
1919 Barış Konferansı'nda, Birleşmiş Milletler Savaş Suçları Komisyonu'nun öncüsü olan Savaşın Sorumluluğu ve Cezaların Uygulanması Komisyonu oluşturuldu.[44] Komisyon, "savaş ve insanlık yasalarına karşı" savaş suçlarını "katliamlar, tecavüzler, sürgünler ve gözaltılar, işkenceler ve kasıtlı olarak aç bırakma, zorla çalıştırma ve sistematik terörizm" dahil olmak üzere otuz iki belirli sınıfa ayırdı.
Komisyonun çoğunluğu, 1914-1919 arası dönemde İttifak Devletleri tarafından barbarca ve gayri meşru yöntemlerle, savaş kanunları ve gelenekleri ile temel ilkeleri ihlal edilerek yürütüldüğü sonucuna vardı.
— Savaşın Sorumluluğuna İlişkin Komisyon Raporu,