Halkın Türkiye Komünist Partisi | |
---|---|
Kısaltma | HTKP[1] |
Slogan(lar) | Sosyalist Cumhuriyet için İleri! Paranın saltanatı varsa Halkın TKP'si var! |
Kuruluş tarihi | 13 Temmuz 2014 |
Kapanış tarihi | 7 Kasım 2017 |
Bölünme | Türkiye Komünist Hareketi (Ağustos 2015) |
Önceli | Türkiye Komünist Partisi |
Ardılı | Türkiye İşçi Partisi |
Merkez | İstanbul |
Gazete(ler) | İleri! |
İdeoloji | Komünizm Marksizm-Leninizm |
Siyasi pozisyon | Aşırı sol |
Ulusal üyelik | Birleşik Haziran Hareketi |
İnternet sitesi | |
Halkın Türkiye Komünist Partisi (kısaca HTKP), Türkiye Komünist Partisi'nde 2014 yılı Nisan ayında başlayan ayrışmanın ardından 12. Kongre etrafında toplanan Erkan Baş, Metin Çulhaoğlu, Kurtuluş Kılçer, Erkan Kılıç, Can Soyer ve Doğan Ergün'ün de dahil[2] olduğu partililerin kurduğu Marksist-Leninist siyasi partidir.[3]
Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi'nde bulunan bazı isimlerin Gezi Parkı protestoları sonrasında partinin gerekli örgütsel dönüşümleri yapmadığı ve yeterince mücadele etmediğini öne sürerek 12. Kongre'yi toplamasının ardından, kongre tarafından seçilen yeni Merkez Komite üyeleri, Halkın Türkiye Komünist Partisi adıyla faaliyet gösterme kararı almıştır.[4]
Makale serilerinden |
Türkiye Komünist Partisi'nde yaşanan parti içi ayrışmaların ardından, sorunlar aşılamamış ve görüş ayrılıkları çözülememiştir. Görüş ayrılıklarının sebebi Halkın Türkiye Komünist Partisi'ni kuran kişilerce siyaset yapma tarzında ayrışma olarak gösterilmiş, Gezi protestoları ile birlikte ortaya çıkan direniş hareketine müdahale için dile getirilen görüşlerin, diğer merkez komite üyelerince "barikatçı", "devrimci demokrat", "eylemci", "birlikçi" olarak yaftalanmaya başlanması ise ayrışmanın ilk işareti olarak görüldüğü iddia edilmiştir.[5]
13 Temmuz 2014 günü Aydemir Güler,Kemal Okuyan ve merkez komitenin 12 üyesinin bulunduğu grup TKP Atılım Kongresi'ni, aralarında Erkan Baş, Metin Çulhaoğlu ve 11 kişilik merkez komite üyesinin bulunduğu diğer grup ise TKP 12. Kongre'yi düzenleme kararı almış ve bu kongre "Güçlü Örgüt, Büyük Parti, Sosyalist Türkiye” sloganıyla Haliç Kongre Merkezi'nde toplanmıştır [6] Kongre'de konuşan Metin Çulhaoğlu yaşanan ayrılık hakkında şu değerlendirmeleri yapmıştır:[7]
Haziranda hepimiz gördük. Büyük bir gençlik ve kadın dinamiğiyle karşı karşıyayız. Bugünkü siyasi ideolojik kültürel yapılanmanın bu gençlik ve kadın dinamiğini mas etmesi mümkün değildir. Bugünkü siyasal önderliğiyle AKP’ye oynayan Kürt siyasetine rağmen, Kürt halkı da önemli bir dinamik olarak varlığını koruyor. Devrimci yükseliş için olanaklar var, o zaman bu olanakların hakkını nasıl bir partiyle verebiliriz? ‘Steril kalacağım’, ‘Şu dinamiğe el atarsam sterilliğime halel gelir’ yaklaşımıyla mümkün değil. Her siyasi dinamiğe cesaretle müdahale edeceğiz. Partinin durumuna elbette üzülüyoruz. Epey itibar kaybettik. Eğer birleşeceksek, olanakların hakkını vereceğiz. Bunu yaparsak emin olun tekrar yollarımız birleşir.
Kongreler sonununda iki ayrı sonuç metni ortaya çıkmıştır.
TKP 12. Kongre sonucunda yeni bir merkez komite ve parti meclisi seçilmiştir. Kongre karar metninde 12. Kongre hedefini de Türkiye'de sosyalizmin iktidarı olarak göstermiş, kapitalizme ve emperyalizme karşı, sosyalist devrimci bir hattı, Leninist ilkeler etrafında örgütlenmeyi, sosyalist Türkiye ve sosyalist bir cumhuriyeti savunduğunu ilan etmiştir. Hazırlanan siyasi rapor taslağında, Ortadoğu ve bölge ülkelerindeki komünist, sosyalist, ilerici ve seküler parti ve örgütlerinin yan yana geldiği bir Ortadoğu Konferansı düzenlemesi için çalışmalara başlanması, başta işçi sınıfı olmak üzere halka seslenecek ve örgütlenme aracı olarak değerlendirilecek bir yayın çıkarılması, farklı toplumsal dinamiklerden gelen kadınların temel ve sade bir mücadele programı oluşturmak üzere yan yana geleceği, bütün kentlerde örgütlenecek toplantılarla ilerleyecek bir Türkiye Kadın Konferansı toplanması ve partide siyasal, ideolojik ve kuramsal eğitimleri düzenleyecek ve örgütleyecek bir kurumsallaşmaya gitmek üzere, Mustafa Suphi Parti Okulu kurulması gerektiği vurgulanmıştır.[8]
14 Temmuz 2014 tarihinde 12. Kongre'yi temsil eden delegasyonla, Atılım Kongresi'ni temsil eden delegasyon, tarafsız bir heyet ile birlikte kongre sonuçlarını değerlendirmek üzere toplanmış ve iki kongrede Türkiye Komünist Partisi'ni kendilerinin temsil ettiği belirtmeleri üzerine herhangi bir uzlaşıya varılamamıştır. Toplantı sonrası yapılan açıklamada birlik imkanının bugün için ortadan kalktığı yönünde ortak bir kanaat oluştuğu, Türkiye Komünist Partisi'nin içinden iki ayrı siyasi ve örgütsel iradenin doğduğu belirtilmiştir. Bunun sonucunda Türkiye Komünist Partisi adı ve tüzel kişiliğinin denetim misyonunu üstlenmiş bulunan kişilere ve üstünde mutabakata varılacak bir heyete teslim edildiği ve taraflar Türkiye Komünist Partisi'nin adı ve amblemini kullanılmamasını, kendi kongre kararları uyarınca siyasal faaliyetlerini sürdürmek için kendi belirleyecekleri biçim ve adlandırmalar altında yollarına devam etmeyi kararlaştırmıştır.[9]
TKP 12. Kongresi yaptığı 24 Temmuz 2014 tarihinde yaptığı açıklamada aldığı siyasi ve örgütsel kararlarla yoluna yeni bir siyasal irade olarak devam edeceğini ilan etmiş, 12. Kongre tarafından görevlendirilen Merkez Komitesi ve Parti Meclisinin çalışmalarına Halkın Türkiye Komünist Partisi adıyla devam edeceği duyurmuştur. Aynı açıklamada partinin Merkez Komitesi'nde şu isimlerin yer aldığı belirtilmiştir: Ahmet Tarık Yenil, Aysel Tekerek, Baran Özkan, Barış Tercioğlu, Bilgütay Hakkı Durna, Can Soyer, Doğan Ergün, Emrah Akansu, Ercan Bölükbaşı, Erçin Fırat, Erkan Baş, Erkan Kılıç, Erkin Bulut, Esra Sert, Hande Durna, Hanife Şahan, Kamil Tekerek, Koray Yalçın, Kurtuluş Kılçer, Mehmet Karaoğlu, Mert Uzun, Metin Çulhaoğlu, Murat Bozbeyoğlu, Umut Kuruç, Yavuz Karamahmutoğlu.[10]
Kuruluş ardından çalışmalarını sürdüren parti, 2014 yılı Ağustos ayında ODTÜ Vişnelik Toplantıları ile gündeme gelen, 19 Ekim 2014 tarihinde çağrı metni yayınlanarak kurulduğu ilan edilen Birleşik Haziran Hareketi'nin bileşenlerinden biri olmuş, parti yönetiminden Metin Çulhaoğlu, Erkan Baş gibi isimler hareketin kurcular listesinde yer almıştır. Yeni Türkiye'nin ancak parçalı şekilde ve değişik kanallardan yürüyen toplumsal dinamiklerin, biriken öfkenin ve direncin örgütlenmesi üzerinden kurulabileceğini öne sürülmüştür.[11]
7 Haziran 2015 tarihinde gerçekleşen genel seçimler ve Halkların Demokratik Partisi (HDP)'sinin seçimlerdeki konumu ve yaşaması muhtemel baraj problemi Türkiye solunda HDP'nin desteklenip desteklenmemesi gibi bir soruyu ortaya çıkarmıştı. Türkiye'deki içlerinde SDP, EMEP gibi sosyalist partilerin bulunduğu bir taraf HDP'ye seçim için desteklerini açık olarak ilan ederken, Birleşik Haziran Hareketi yayınladığı açıklama ile HDP'yi doğrudan işaret etmeyerek belirledikleri ilkeler çerçevesinde ilerici adayların desteklenmesi gerektiğini savunmuştur.[12] Fakat bu açıklamaya rağmen BHH bileşenlerinden Komünist Parti seçimlere parti olarak gireceğini açıklamıştır. HDP'nin desteklenip desteklenmemesi sorunu HTKP içinde bazı görüş ayrılıklarına neden olmuştur. HTKP'nin seçimlere dair yayınladığı resmi açıklamada partinin BHH'nin tutumunu benimsediğini açıklamış, emeğin çıkarlarını koruyacak, aydınlık, bağımsızlık, özgürlük, barış ve kardeşlik içinde yaşanılacak bir ülke özlemine sahip adayların desteklenilmesi için sandığa gidilmesi çağrısı yapmıştır.[13]
Fakat parti içindeki HDP tartışması seçimden sonra da sürmüş, özellikle öncülüğünü Kurtuluş Kılçer'in yaptığı bir grubun Merkez Komite toplantısında partide HDP'ye oy verenlerin tasfiyesini istediği, partinin önemli isimlerinden Erkan Baş ile Kılçer'in arasında ciddi tartışmaların yaşandığı ve iki grubun birbirini HDP'cilik ve KP'cilik ile suçladığı öne sürülmüştür.[14] Yaşanan gelişmelerin ardından partide olağanüstü kongre kararı alınmıştır. HTKP 1. Olağanüstü Kongre/Konferans'ı 1-2 Ağustos 2015 tarihlerinde İstanbul Caferağa Spor Salonun'da toplanmış, kongre sonunda gerçekleşen seçimler ile yeni Merkez Komite belirlenmiş ve yönetim değişikliği ile sonuçlanmıştır. Yeni Merkez Komite'ye şu isimler seçilmiştir: Akın Art, Ali Önder Öndeş, Alper Dizdar, Baran Özkan, Baransel Ağca, Barış Tercioğlu, Birtan Altan, Can Soyer, Deniz Gülşen, Doğan Ergün, Ekim Nehir, Emre Deveci, Ercan Bölükbaşı, Erçin Fırat, Erkan Baş, Erkin Özalp, Esra Sert, Faysal Azamlı, Metin Çulhaoğlu, Metin Uçak, Onur Emre Yağan, Oya Sönmez, Özgür Savaşçıoğlu, Seven Cankurtaran, Zozan Baran.[15] Yapılan açıkmayla HTKP'nin Türkiye'de komünist siyasetin yeniden kuruluşu ve yükselmesi için çalışacağı ve bunun için mücadele edeceği belirtilmiştir. Fakat aynı zamanda bu yönetim değişikliği Kurtuluş Kılçer'in öncülük ettiği grubun partiden tasfiyesi olarak yorumlanmış ve blok listeler ile yarışılan kongre sonunda bu grup yeni yönetimde kendine yer bulamamıştır.[16]
Gerçekleşen 1. Olağanüstü Kongre'nin hemen ardından partinin kurucularından birçok isminde yer aldığı grup 147 kişinin imzaladığı Türkiye Komünist Partisi için Yolumuza Devam Ediyoruz isimli bir bildiri ile HTKP'den ayrıldıklarını açıklamışlardır. Yayınlanan bildiride HTKP'nin TKP'nin yeniden siyaset Türkiye siyasetine dönmesi hedefiyle çalışma yürütmediği ve hatta geleneğin inkârına dayanan bazı eleştirisel yaklaşımlar geliştirildiği belirtmiş, bunun kabul edilemez olduğu ve yaşanan farklılaşmanın sonucu olarak HTKP'den ayrı bir siyasal hat izleneceği söylenmiştir.[17] Ayrılan grubun önemli isimlerinden Kurtuluş Kılçer gerçekleştirdiği röportajda KP ile yaşanan ilk ayrışmanın örgütsel iken bu ayrışmanın ideolojik-politik bir ayrışma olduğunu vurgulamış, Gelenek-STP-SİP-TKP çizgisinde bir süreklilik taşıyan bir hatta ısrarcı olacaklarını belirtmiştir.[18] 18 Ağustos 2015 tarihinde gerçekleştirdikleri basın toplantısı ile ayrılan grup Türkiye Komünist Hareketi adıyla yeni bir parti kurduklarını ilan etmiş ve laik ve bağımsız Türkiye, sosyalist cumhuriyet ve işçi sınıfı iktidarı için mücadele edeceklerini beyan etmişlerdir.[19]
Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz. |
HTKP'nin Merkez Komite üyesi Kurtuluş Kılçer kendisiyle gerçekleştirilen röportajda Türkiye Komünist Partisi'nin daha kitlesel, daha güçlü, daha büyük, bugünün toplumsal dinamikleriyle fazlasıyla yakınlaşan bir geleceğe yönelmesinin gerekmekte olduğunu ve Halkın Türkiye Komünist Partisi'nin partinin doğal gelişim çizgisinin devamı olduğunu iddia etmiştir. Bu çizginin partiyi ülkenin emekçileriyle, işçileriyle, kadınlarıyla, gençleriyle, Cumhuriyetçileriyle, ilericileriyle, aydınlarıyla buluşturabilecek bir çizgi olduğunu vurgulamıştır.[20]
Bir diğer Merkez Komite üyesi Erkan Baş ise, yeni kurulan Halkın Türkiye Komünist Partisi'nin önceliklerini
İşçi sınıfının siyaset sahnesinde olması gereken yeri alması, AKP eliyle inşa edilen gerici İkinci Cumhuriyet rejimiyle ortaya çıkan gerici ideolojik, siyasi, kültürel saldırıların püskürtülmesi, ülkemiz devrimci hareketinin tarihsel bir değeri olan ve AKP iktidarının teslim almayı başaramadığı gençlik birikiminin ve AKP iktidara tarafından her geçen gün daha fazla baskı altına alınan kadın dinamiğinin sosyalist bir hatta örgütlenmesi, Kürt yoksullarının uzun yıllara dayanan haklı mücadelesi ile sosyalist mücadele arasındaki mesafenin kapanması, Alevi emekçilerinin eşit yurttaşlık talebiyle sürdürdükleri kavganın gericiliğin kökünün tamamen kazıyacak bir siyasi hat ile buluşturulması
şeklinde özetlemiştir[5]
Halkın Türkiye Komünist Partisi'nin parti programında insanlığın sosyalizme ve komünist topluma doğru tarihsel ilerleyişinin sürdüğü, emperyalist-kapitalist sistemin ve uluslararası sermayenin, ilerici kazanımların altını oyarak, emekçileri sefalete sürükleyerek, kan dökerek ve bütün bu süreci küreselleşme adı altında özgürlüğün ve demokrasinin güvencesi olarak pazarlayarak, büyük krizini ertelediği savunulmaktadır.[21] Türkiye'nin hakim dünya düzeni içerisinde orta gelişkinlikte bir kapitalist ülke olduğu, Türkiye devriminin sosyalist karakter taşıyacağı vurgulanmıştır. Bu bağlamda,partinin emperyalizme karşı mücadeleyi, sınıflar arasında işbirliğini esas alan reformist, kapitalizm içi siyasal stratejiler çerçevesinde kavramadığı belirtilmiştir.[21]
Parti programında Halkın Türkiye Komünist Partisi Türk ve Kürt emekçilerinin ortak yurtsever bir kimlik ekseninde ve toprak ve toplum bütünlüğünde yürütülecek olan anti-emperyalist mücadelenin ancak sosyalist devrimle zafere ulaşabileceğini; Türkiye sosyalist devrim sürecinin derinleşmesinin de anti-emperyalist mücadeleyle sağlanabileceğini savunmaktadır.[21]