Hugh Welch Diamond (1809 – 21 Haziran 1886), erken dönem İngiliz psikiyatr ve fotoğrafçıydı. Psikiyatri fotoğrafçılığının öncüsü olarak kabul edilmektedir. Tarihte, fotoğrafı iyileştirici bir amaçla sistematik olarak kullanan ilk kişidir. Diamond’un çalışmalarından daha önce, psikiyatride kullanılan tıbbi illüstrasyonlar olmasına karşın, O’nun kullandığı yöntem diğerlerinden daha detaylı ve sistematiktir. Tanısal, sınıflandırıcı ve iyileştirici amaçlarla hastalarının fotoğraflarını çekmiştir ve tanısal fotoğrafçılığı (diagnostic photography) ilk uygulayan kişi olarak bilinmektedir.[1] Sander Gilman, Diamond’ın hem benliği anlama biçimleri hem de bu biçimleri fotografik olarak yakalama yolları sebebiyle, O’ndan bir mucit olarak bahsetmiştir.[2]
1848-1858 yılları arasında İngiltere’de Surrey County Psikiyatri Hastanesi’nin kadın bölümünde yönetici olarak çalışan Diamond, burada çalıştığı süre boyunca, hastalarının portre fotoğraflarını çekerek onların yüzlerindeki ifadeleri kayıt altına almıştır. Hastalarının fotoğraflarını düz ve sade bir arka plan önünde sıradan pozlarla çekmiştir.[3] Bunun yanında, bir hastanın ruhsal durumunun, fizyonomisi ve yüz ifadesinden çıkarsanabileceğini ortaya koymuştur. Bu düşünceden hareketle; fotoğraflardaki bazı hastaların yüz ifadelerinin kuruntulu paranoya ve melankoli gibi hastalıkları yansıttığını belirtmiştir. Fotoğrafın ruh hastalıklarının tanı ve tedavisinde yardımcı bir araç olduğunu belirterek fotoğrafı iyileştirici bir amaçla kullanmıştır.[3][4]
1856 yılında yayımlanan “On the Application of Photography to the Physiognomic and Mental Phenomena of Insanity” (Deliliğin Fizyonomik ve Zihinsel Fenomenleri Üzerine Fotoğrafın Uygulanışı) makalesinde, portre fotoğrafların ruhsal hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanımının önemine dair bilgiler vermiştir. Buna göre, psikiyatride fotoğrafları kullanmak değerli vakaların kalıcı olmasını sağlayarak onları sadece şu an için değil, sonsuza dek gözlenebilir hale getirmektedir: Kendi deyimiyle “fotoğraflar, mükemmel ve güvenilir kayıtlardır”.[5] Fotoğrafçı ise, “insan ruhundaki değişmez bulutları, geçici fırtınayı veya güneş ışığını anında yakalar; böylece bir metafizikçinin, insan zihninin felsefesine yönelik araştırmalarında görünür ve görünür olmayana tanıklık etmesine ve onun izini sürmesine imkan verir.”[6]