Jesse Pomeroy | |
---|---|
Doğum adı | Jesse Harding Pomeroy |
Doğum | 29 Kasım 1859 Charlestown, Massachusetts, ABD |
Ölüm | 29 Eylül 1932 (72 yaşında) |
Kurbanların sayısı | 3 |
Cinayetlerin süresi | Şubat 1874–Nisan 1874 |
Cinayetlerin yer(ler)i | Massachusetts, ABD |
Tutuklama tarihi | 24 Nisan 1874 |
Jesse Harding Pomeroy, (29 Kasım 1859 - 29 Eylül 1932), ABD'nin gelmiş geçmiş en küçük seri katilidir.
1859 yılında Charlestown, Massachusetts'te doğdu. İki erkek çocuklu bir ailenin küçük olan çocuğuydu. Tek gözü abisi tarafından yaralanmış ve iris kısmı zarar görmüştü. Gerçekleştireceği suçlardan sağ olarak kurtulan çocukların onu tanımlamasında belirleyici olan bu kusuru olacaktı.
Yaşadıkları yerde çevrelerinde yaşayan çocukların fiziksel şiddette maruz kaldığına dair bazı kanıtlar olmasına rağmen bunlar tam anlamıyla ispatlanamadı. 1872 yılında fiziksel şiddete maruz kalmış olan çocukların gözündeki kusuru hatırlamaları ve kendisini teşhis etmeleriyle bu eylemlerden suçlu bulundu. Kendisi bu suçlamaları kabul etmedi. Daha sonra yazdığı otobiyografisinde bu çocuklara zorla suçu kendisinin işlediğinin polis tarafından söylettirildiğini yazmıştır. Suçları işlediğine dair kendisine yaptırılan itirafın da gece vakti uykusundan kaldırılarak sersem bir haldeyken yaptırıldığını yazmıştır. Bu tarihte 13 yaşındaydı. Suçlarından dolayı ıslahevine yollandı. Islahevindeki örnek davranışları, sakin yapısı nedeniyle burada iki sene civarı kalıp dışarı salındı.
1874 yılında, 14 yaşında serbest bırakıldıktan sonra Boston'daki ailesinin yanında gitti. Giyim eşyaları yapımıyla ilgili malzemeler satan bir dükkân açmış olan annesi aynı zamanda gazete de satıyor ve ağabeyi bu işle ilgileniyordu. Jesse işlerin artmış olmasından dolayı gazete dağıtımı işlerinde ağabeyine yardım etmeye başladı.
Bugünlerde Jesse'nin işleyeceği ilk cinayete kurban gitmiş olan dokuz yaşındaki Katie Curran'ın kaybolduğu yolunda haberler Boston'da dolaşıyordu. Katie'den uzun bir süre haber alınamadı. Başına ne geldiği konusunda bilinen bir şey yoktu. Aramalar sonuçsuz kaldı.
1874 yılının Nisan ayında, (bu, ıslahevinden salınmasının altmış gün sonrasına denk gelmekte) Boston sahilinde Horace Millen adlı dört yaşında bir çocuğun cesedi bulundu. Boynu kesilmiş ve ağır bir şekilde işkenceye maruz kalmıştı. Jesse tanışmış olduğu bu küçük çocuğu insanlardan uzak bir yere götürüp daha önce Katie Curran'ı da öldürdüğü bıçakla boğazını keserek öldürdü. aslında bu ilk darbe küçük çocuğun ölümüne yol açmadı. Can havliyle debelenen çocuğun nefes borusuna yapılan ikinci darbe onun ölümüne yol açsa da Jesse'ye yeterli gelmedi. Küçük çocuğun vücuduna 18 bıçak darbesi indirdi. Çocuğun ölü bedenini bırakarak bir şey olmamış gibi evine gitti.
Polisler Jesse'den şüphelenip onu gözaltına aldılar. Yüzündeki kesiklerin sebebini açıklamasını istediler. Tıraş olurken kestiğini iddia etse de inandırıcı bulunmadı. Kendisine ait bir bıçağı olup olmadığı sorulduğunda evde bir adet çakısı olduğunu söyledi. Polisler eve giderek üzerinde hala daha kurumuş kan izleri olan bıçağı getirdiler. Cinayet mahalinde tespit edilmiş olan ayak izleri de Jesse'nin ayak izlerine uymaktaydı. Jesse tutuklandı. Yaptığını itiraf ederken "Lütfen beni bir yere koyun ve böyle şeyler yapmamı engelleyin" diye ağladı.
Aydınlanmayan cinayet ise Katie Curran adlı kızla ilgili olandı. Jesse, bu cinayeti işlediğini inkâr etmiş ve "Hiçbir şeyi ispatlayamazsınız" demişti. Pomeroylar'ın dükkânına gelen Katie defter almak istediğini söyledi. Jesse dükkânda bir defter olmadığını ama aşağıdaki mahzende bulabileceklerini söylerek kızı merdivenlerden aşağıya inmeye ikna etti. Aşağıya inerken kızın boynunu bir eliyle arkadan kavrayarak diğer elindeki çakısıyla kesti. Sendeleyip yere düşen kızın kafasına taşla vurarak ezdi. Küçük kızın vücuduna büyük ölçüde zarar veren Jesse Horace Millen'a da yaptığı gibi çocuğun cinsel organını da parçaladı. Kızın öldüğünden emin olup onu orada bıraktı. Ağabeyinin dükkâna girdiğini duyunca ellerini yıkayıp hiçbir şey olmamış gibi işine devam etti. Bu olay işlediği ikinci cinayetten sonra ortaya çıktı. Kızın cesedi mahzende çürümüş ve tanınmaz halde bulundu.
Mahkeme onu idama mahkûm etmesine rağmen cezası ömür boyu hapse çevrildi ve hayatının geri kalanının bir hücrede tek başına geçirmesine karar verildi. 1917 yılında diğer mahkûmların arasına karışmasına izin verildi. 1929 yılında bu hapishaneden alınarak sağlık sorunlarına daha kolay çözüm bulabileceği bir çiftlik hapishaneye konuldu. Hapishanede geçen 58 seneden sonra 1932 yılında 72 yaşında öldü. Hapishane yıllarında bol bol kitap okuyup bir de otobiyografi yazdığı biliniyor.