Karboğazı Baskını | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Türk Kurtuluş Savaşı Güney Cephesi | |||||||||
Karboğazı Baskını | |||||||||
| |||||||||
Taraflar | |||||||||
Fransa | |||||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||||
Kemal Bey Hasan Bey |
Binbaşı Mesnil (esir) Georges Journois | ||||||||
Çatışan birlikler | |||||||||
43 Kuvâ-yi Milliye gönüllüsü | 700-1000 Fransız askeri[1] | ||||||||
Kayıplar | |||||||||
Yok |
150 ölü 500 esir 1000 farklı silah 2 top 8 makineli tüfek 90 katır [2] | ||||||||
Bu muharebe sonucu Çukurova Bölgesi Batı Kesimi Komutanı Yüzbaşı Sinan Tekelioğlu, TBMM'ye sunduğu raporda 1000 kadar Fransız askerinin muharebeye katıldığını ve 650 er, 23 subayın esir alındığını; iki top, 8 makineli tüfek, bin kadar silah, 13 kadana, 90 katır ele geçirdiğini belirtmiştir.[3] |
Karboğazı Baskını (Karboğazı Savaşı, Gülek Boğazı Savaşı), 27-28 Mayıs 1920 tarihlerinde, Türk Kurtuluş Savaşı esnasında Kuvâ-yi Milliye ile Fransızlar arasında Toros Dağları'nın eteğinde çıkan çatışma.
Çukurova'da Fransızların askeri direncinin kırılmasında ve Fransa'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi ile anlaşma koşulları arayışına girmesinde etkenlerden biri olmuştur.[4]
Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı'nı kaybetmiş, ordusu Mondros Ateşkes Antlaşması'yla silahsız bırakılmıştı. Osmanlı askerleri terhis edildi fakat Anadolu'da işgale karşı direnmek için Kuvâ-yi Milliye birlikleri oluştu. Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan 47 gün sonra Fransızlar antlaşmayı ihlal ederek 17 Aralık 1918 tarihinde Mersin'i işgal etti. Güneybatı tarafını ise İtalyanlar işgal etti. Osmanlı İmparatorluğu'nun Akdeniz ile bağlantıları kesildi.
Fransız kuvvetleri işgali hızlandırmak ve Kuvâ-yi Milliye kuvvetlerinin denizden gelecek yardım yollarını kesmek amacı ile Çukurova gibi alüvyal ovaları ve Akdeniz kıyılarını kontrol etmeyi istedi fakat Toros Dağları'nın dik yamaçları ve geçiş yollarının çoğuna Kuvâ-yi Milliye kuvvetlerinin hakim olması nedeniyle bölgeye hakimiyet kurması zorlaştı. Fransızlar bunun üzerine Türk kuvvetlerinin yardım yolu olan Gülek Boğazı'nı ilhak etmeye başladı. Gülek Boğazı'nın kontrol edilmeye çalışıldığını gören Kuvâ-yi Milliye kuvvetleri ve Fransızlar arasında çatışma başladı.
Fransızlar Toros dağlarından geçen demiryolunu denetlemek için Pozantı'da bir birlik konuşlandırmışlardı. Pozantı'da konuşlanana 412 no'lu taburun komutanı Binbaşı Mesnil, yardımcısı Georges Journois'di (Journois daha sonra generalliğe kadar yükselmiş ve II. Dünya Savaşı'nda çarpışmıştır.) Komutan Mesnil'in eşi ise Pozantı güneyindeki Belemedik köyünde kurulmuş olan küçük hastaneyi yönetiyordu. Millî Kuvvetler 10 Nisan 1920'de Belemedik'i ele geçirdi.[5]
Binbaşı Mesnil'e, 10 Nisan 1920'de teslim olmasını bildiren bir mektup gönderildi. Teklif reddedilince Pozantı, Yüzbaşı Safvet Bey komutanlığında kuşatıldı, Safvet Bey ağır yaralandı. 14 Nisan'da Tekelioğlu Sinan Bey, Fransız kuvvetlerine teslim olmaları teklifini yineledi; red cevabı üzerine 18 Nisan 1920 günü Tekelioğlu Sinan Bey komutasında Pozantı'ya keşif amacıyla bir saldırı yapıı ve batısındaki Fransız siperleri ele geçirildi. Birkaç teslim uyarısından sonra 27 Nisan'da Pozantı'daki Fransız kuvvetlerine hücum edilip bir miktar silah ele geçirildi. Nihayet 5 Mayıs günü 11. Tümen Komutanı Yarbay Arif'in 400 kişilik piyade birliği ile gelmesi üzerine 6 Mayıs 1920 sabahı bütün cephede taarruz başladı.
Kuşatılan Fransız taburuna yardım için gelen Fransız birlikleri 17 Mayıs 1920'de Tarsus-Pozantı yolunda saldırıya geçti, başarıya ulaşamayarak 22 Mayıs'ta Adana'ya döndüler. Binbaşı Mesnil'e Pozantı'dan bir huruç (yarma) hareketi yaparak dağ yollarından Mersin'e çekilmesini bildiren bir emir ve kroki gönderdiler.[4]
Binbaşı Mesnil, kaçış için 25 Mayıs 1920'yi 26 Mayıs 1920'ye bağlayan geceyi seçti. Güneyde Çuğbeli bölgesinden geçerek çemberden çıkmayı başardı; yanına yolları bilen kılavuzlar alarak ilerledi. Karboğazı'nda dere içinden çok sarp patikayı takip ederek ileriledi.
Gülek illçesinin Panzınçukur (Yaylaçukuru) köyünden Hatice Hatun ile Kumcu Veli, Fransız birliğine kılavuzluk ederek Pozantı- Gülek yolunu izleyerek Tekir Yaylası'ndaki Tekir mevkiine geldiklerinde onları Türklerin ateş hattına soktu ve birliğin bölgeye yaklaştığını Yaylaçukuru köylülerine bildirdi.[6][7] Köy meydanında Hamit Hoca, Gülekli Piyade Ali, Tırlık Molla Mehmet, Hacı Hüseyin Ağa, Dubaracı Mehmet, Ahmet Çavuş dahil, 23 kişi toplanıp Fransızların peşine düştü.[8]
Kuvâ-yi Milliye komutanı Kemal Bey (Ekin) de haberdar edildi. Tekir'e gelen Yaylaçukuru köylülerine, Kemal Bey ile Aydınlı aşiretinden 12 kişinin de katılması ile Elmalı Boğazı'ndaki kuvvetlerin sayısı 44 kişi oldu.[7]
Fransızların dağ yollarında ilerlediklerini Kumcu Veli'den ve Çamalan'da yakalanan bir Fransız askerinden öğrenen Çamalan Jandarma Komutanı Hafız Mehmet Tevfik, Fransızların rastladıkları kimseleri de yanlarına alıp Gözne bucağı üzerine gitmekte olduklarını; çevre köylerdeki halkın korkarak bucak merkezine gelmek için yola koyulduklarını Karaisalı Jandarma Karakol Komutanı Üsteğmen Hasan Bey'e (Akıncı) aktardı.
Cephe komutanı Sinan Bey, bu haberi kendisine ulaştıran Hasan Bey'e Fransız taburunu durdurma emrini verdi. Hasan Bey "Kara Bomba" adlı müfrezesinin harekât hazırlıklarını yaptı.[4] Fransız taburunun 26 Mayıs gecesini geceyi Karboğazı'nda geçirmeye mecbur edildiği öğrenildi.
Fransız taburunun öncü birlikleri, 27 Mayıs sabahı erken saatlerinde yürüyüşe geçtiklerinde Yılan Ovası olarak adlandırılan bölgede yoğun ateş altında kalıp ağır kayıplar verdi. Daha fazla kayıp vermemek için 28 Mayıs 1920'de teslim bayrağı açan Binbaşı Mesnil ile Fransızca bilen Teğmen Besim Bey (Albayoğlu) görüştü 29 Mayıs 1920'de Fransızların teslim protokolü imzalandı.
Köylülerin Gerlez'de pilav ve ayranla ikram ettiği esirler, Ulukışla Kuvayı Milliye Müfreze Komutanı Şevki Bey'e (Alpagut) teslim edildi, trenlere bindirilerek Kayseri'deki cezaevine gönderildi.
Karboğazı Baskını, Çukurova'nın kurtuluşunda bir dönüm noktasıdır. Ankara Anlaşması'nın temelini oluşturması yönüyle çok önemlidir. Kesin Türk zaferiyle sonuçlanan çatışmada, 100 yaralı olmak üzere 650 er ve 1 binbaşı 23 subay esir alınmıştır.[9][10] Bu önemli başarılarının ardından olayın kahramanları, Mustafa Kemal Atatürk tarafından gönderilen bir telgrafla şu sözlerle tebrik edilmiştir:[3]
“ | Devamlı başarılarınızı tebrik eder, size ve kahraman Kuvâ-yi Milliyemize selam ve teşekkür ederim. | ” |
Bölge halkı Karboğazı'nda olan çatışmaları ve olayları nesilden nesle aktarmış; olayın anısına bir anıt dikilmiştir.[11]
Olayın temsilî bir resmi Anıtkabir Kuvayı Millîye Müzesi'nde sergilenmektedir.[8]
412. Tabur'u esir alan 44 Kuvayı Milliyecinin öyküsü, 2019 yılında Uğur Becerikli'nin yazdığı "Karboğazı Zaferi – 44 Kahraman" adlı romanla kitaplaşmıştır.[12]