Bu madde, Vikipedi biçem el kitabına uygun değildir. (Eylül 2009) |
Buchenwald toplama kampının alt kollarından biri olan Langenstein – Zwieberge toplama kampı Nisan 1944'ten, Nisan 1945'e kadar varlığını sürdürdü. 23 farklı ülkeden 7000 den fazla mahkûm bu süre içinde kampa hapsedildi.
Buchenwald'dan gelen ilk sürgün grubu 21 Nisan 1944'te kampa ulaştı. Onlar komando geleceğinin yetkilerini olusturan 18 Fransız'dı. Önce Langenstein sınırındaki bir hana yerleştirildiler. Daha fazla konvoy oraya ulaştıktan sonra günümüzde hala köyün çıkışında bulunan bir ambarda kamp binasının yapımını bekliyorlardı.
6 Fransız grubun kampa ulaşması 26.09.1944 - 18.02.1945 tarihleri arasinda gerçekleşti.
Kamp binaları Ağustos 1944'te tamamlandı ve elektrikli çitlerle çevrildi. 7 tane bloğun dışında, revir, mutfak vs. olarak kullanılan yerler inşa edildi. Şubat 1945'te insan gücü 5100 mahkûma ulaştığında 18 blok vardı.
İnsan gücü Nisan 1945'in başında 4400'e düştü. Ölenlerin sayısı yeni gelenlerin sayısını aşıyordu.
1945'te 19 Mart'tan 25 Mart'a kadar olan haftanın içinde Buchenwald'da 1308 ölü ve kumandanları hesap edilmemişti. Langenstein – Zwieberge'de ölümlerin bu kadar fazla olması endişe vericiydi, çünkü bunu karşısında Ohrdruf'da 207, Leau 69 ölü vardı.
Sürgünler, kampa ulaştıkları ilk günden itibaren henüz el değmemiş olan Thenkenberge tepelerinde tünelleri kazmaya başladılar. 10 ay içinde, korkunç acılarla ve büyük yaralanmalarla birlikte, 60.000 metrkarelik bir alana 10 km uzunluğunda tünelleri kısmen tamamladılar. Bazıları tren vagonlarını barındıracak kadar genişti. Bazılarında ise her metrekareye bir ölüm düşüyordu. Orada çalışanlar için biçilen ömür sadece altı haftaydı.
İşler, 12 saatlik vardiyalar halinde, hava kısıtlılığı ve yoğun toz bulutu altında yapılıyordu.
Çoğu mahkûm kampa harap olmuş, nefes almakta güçlük çekerek ve hatta kendi çorbalarını içemeyecek durumda güçsüz dönerlerdi.
Bu kampın asıl amacı, Junker fabrikalarında üretilen jet motorlarını ve bazı silahları saklamaktı. Bunun için Junker firmaları büyük kampın içinde 3 barakalı, özel sürgünler için dedikleri ve Halberstadt, Aschersleben, Langensalza ve Niederorschel’den gelecek olan 869 komando için küçük bir kamp ayarladı.
Bu küçük kampta da mahkûmlar diğerleri gibi tünel kazımında kullanıldı.
Ölüler önce Quedlinburg’daki krematoryuma at arabaları ya da kamyonlarla gönderildi. Şu anda 131’i Fransız olmak üzere 912 kurbanın külleri burada bulunmaktadır.
Mart’ta, bu teşkilat petrol kıtlığı ve ölülerin yaydığı leş koku yüzünden daha fazla işleyemez duruma gelmişti. Bunun yerine ölüler kampın dışındaki 4 toplu mezara gömülmeye başlandı. Bu mezarlara 700 kadar insan gömüldü.
Cesetler, işten sonra 4 mahkûm tarafından tahta kızaklarla taşındı. Kızaklar, mezarlarda boşaltılırdı. Mezarlar daha fazla ceset alamayacak duruma gelinceye kadar kullanılırdı.
Taşınamayacak durumdaki cesetler, barakalarda bırakılırdı. Leşlerin yaydığı kokuya gelen sinekler hastalıklara sebep olduğundan, S.S. gardiyanları kapıyı, yeni cesetler gelene kadar kilitlerdi.
9 Nisan 1945 gecesinde, Elbe’ye ulaşan Amerikan güçlerinin hemen önünde kamptan 3.000 mahkûm 500 kişiden oluşan 6 sıra halinde yola çıktı. Çoğu mahkûm 15 günlük ve 300 km'lik bir yolculuğun sonunda Wittenberg’de bulundu.
Bir sıra mahkûm, yolculuk sırasında tamamen öldü ve izleri bulunamadı. Başka bir sıra mahkûm da sadece 18 kişiyle Berlin yakınlarına vardı. 500 ile 1.500 arasında kişinin kurtulduğu tahmin ediliyor fakat elimizde hiçbir kesin kanıt bulunmamaktadır.
9 Nisan 1945’te Almanlar tarafından terk edilen kampa Amerikan Ordusu 13 Nisan 1945’te ulaştı. Kampa ilk ulaştıklarında mahkûmların açlık ve güçsüzlükten dolayı ölüm oranı yaklaşık günde 20 kişiydi.
20 Nisan tarihli “Stars and Stripes” gazetesinde bir gazeteci durumu şöyle anlatıyor: “Ölümün kokusu bu durgun odada olduğu gibi her yerde vardı. Öldükleri bu revirde… Hastalardan sağ kalmayı başaranlar dizanteriye yakalanmıştı. Hareket edemeyecek kadar zayıf bir şekilde yerde yatıyorlardı. Diğerlerindan biraz daha güçlü görünen bir tanesi kapıya tutunarak ayakta durabiliyordu. Üzerinde sadece kısa bir gömlek vardı. Uyluklarının, leğen kemiğinin ve kaburgalarının çevresinde artık kas yoktu. Bacakları yalnızca kemikten, dizleri iki küçük çıkıntıdan ibaretti. Vücudu gri deriyle kaplanmış bir iskeletti sadece. Dizanterili bir odada bu kadar uzun süre hayatta kalmayı başarmak imkânsızdı. İçerideki koku sizi baharın ılık kokusuna karışıncaya kadar takip ediyordu.„
18 Nisan'da tüm hastalar ordu ambulanslarıyla Halberstadt’taki askeri barakalara taşındı. Halberstadt’taki şehir mezarlığında bu sürgünlerden 144’ü toplu bir mezarda yatmaktadır.
11 Eylül 1949’da bu toplu mezarların bulunduğu bölgede bir anıt inşa edildi. 1976’dan beri aynı yerde bir müze de bulunmaktadır.