Midak Sokağı veya Ara Sokak olarak Türkçeye çevrilen, Necip Mahfuz 'un 1947'de yayımlananan ve kendisine Nobel Ödülü kazandıran romanı.
Kahire'nin ara sokaklarından birinde, Midak Sokağı'nda, yaşananları konu alan roman Abbas adlı genç bir berberin sokaktaki kavgacı ve geçimsiz dilber Hamide'ye aşkını anlatır.
Gösteriş meraklısı geçimsiz Hamide'ye aşık olan Abbas evlenmek için her şeye hazırdır. İngiliz ordusu nda asker olan arkadaşı Hüseyin Kirşa'nın akıl verişiyle para kazanıp evlenmek için Almanlarla savaşan İngiliz ordususuna yazılmaya karar verip kararını Hamide'ye açar ve nişanlanırlar. Bu arada Hamide daha sonra çıkan bir diğer talip zengin ve orta yaşlı Selim Elvan'la evlenmeyi düşünmeye başladığında Selim Elvan bir kalp krizi geçirerek evlenmekten vazgeçer. Abbas'ı beklemeyi sürdüren Hamide'nin yanı sıra sokakta farklı gelişmeler de eksik değildir. Tüm hızı ile süren seçim kampanyası için siyasetçiler sık sık gelip gitmekte, genç erkeklere duyduğu eşcinsel eğilimler yüzünden Kahveci Kirşa karısı ile kavga etmekte, bir bodrumda yaşayan Zaita dilencilerin yalancı sakatlıkları ile uğraşıp mezar soygunculuğu yapmakta, Hamide'nin annesi bin bir pazarlıkla komşularına çöpçatanlık hizmeti vermektedir.
Çevredeki caddelerde gezintilerini sürdüren Hamide, yürüyüşlerinden birinde İbrahim Faraj'la tanışır. İkilinin her gün buluşmaya başlaması ile Hamide, Avrupai giyimi, varlıklı hali, yakışıklılığı, kendinden emin tavırları ile içinden hiç atamadığı hırsı İbrahim Faraj'la tatmin etmekte, İbrahim Faraj ise birkaç hafta sonra müşterilerine pazarlayacağı Hamide'yi kendisine bağlamaktadır. Hamide bir süre sonra İbrahim Faraj'ın gerçek niyetini anlamasına rağmen pis, bakımsız ve kendi güzelliğine yakışmayan sokaktan kurtulup hayallerini süsleyen hayata kavuşmak için ve Faraj'a bağlılığı yüzünden fahişeliği seçer. Bir gün sokaktan kaçar ve Faraj'ın evinde yaşamaya başlar.
Ordudan dönen Abbas Hamide'nin kayboluşunu öğrenince kendisini yollara vurur ve eski halinden eser kalmayan Hamide ile karşılaşır. Faraj'dan intikam almak için ertesi gün Abbası bara çağıran Hamide'nin tek amacı Abbas'ın Faraj'ı yaralamasını sağlamak ve öfkesini tatmin etmektir. Olay beklediği gibi gitmez. Bara gelen Abbas, Hamide'yi İngiliz askerlerinin arasında görünce deliye döner, eline geçirdiği bir içki şişesi ile Hamide'yi yaralar ve öfkelenen askerler tarafından öldürülür. Zaita ve Doktor Buşi ise yaptıklar mezar soygunlarının birinde yakalanıp hapse atılırlar. Sokak her şeyin üstüne sünger çekmeyi bildiği gibi bu olayları da unutur. Artık herkes yaşananlar hiç olmamışçasına birkaç ay sonra işinin başına döner.
Necip Mahfuz'un Midak Sokağı ile aldığı Nobel Ödülü çağdaş Arap edebiyatının en önemli başarısıdır denilebilir. Midak Sokağı, Mahfuz'un yerli malzeme ile hareket etme düşüncesinin zaferidir. Yerel konulara değinmeden ve millî kültürü bir tarafa atarak evrensel olunamayacağını düşünen Necip Mahfuz bu roman için Kahire'de onlarca kahve dolaşmıştır. Kendisine ödül kazandıran yerel kültürün unsurlarına, Arap insanlarına ve doğup büyüdüğü Kahire şehrine duyduğu bağlılığı ise kazandığı ödülü almak için bile ana vatanını terk etmeyerek göstermiştir.