Necef Bedevileri (Arapça: بدو النقب, Badū an-Nakap) geleneksel olarak çobanlık yapan yarı göçebe bir Arap kabilesidir. İsrail'de Necef Çölü'nün yerlilerinden olup Sina Yarımadası'ndaki bedevilerle güçlü bağları vardır. Yaşam şartları onları zamanla yerleşik hayata zorlamıştır. İsrail nüfusunun %12'si Necef Çölü'nde yaşar ve bu %12'lik dilimin ¼'ünü 160,000 kişilik nüfusuyla bedeviler oluşturur.[1][2][3] Necef Bedevileri tarafından kullanılan topraklar ise Necef Çölü'nün %2'sinden azdır.[2]
En kaba tabiriyle, Necef Bedevileri İsrail'in güneyindeki çöllerde hayvancılıkla uğraşan Arap göçebeleri olarak tanımlanır.Cemaat, zamanında göçebe/yarı-göçebe olan birçok yerli kabilelerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Geleneksel ve muhafazakâr olan cemaatte kişilerin hareketlerini ve kişiler arası ilişkileri düzenleyen değer yargıları sistemi bulunur.[4] Necef Bedevileri kökenine göre üç gruba ayrılır:
Genelde hayvancılık, tarım, balıkçılık ve yağmalama yoluyla geçimlerini sağlamışlardır. Gelir kaynağı olarak çölde eşya ve insan taşımacılığı yapanlar da olmuştur.[5][6] Suyun ve hayvancılık için verimli toprağın azlığı bu insanları göçebeliğe zorlamıştır. Kayıtlara geçen Necef'teki en eski bedevi yerleşim birimi 7000 yıl öncesine dayanır.[6] Bedeviler Sina Yarımadası ile Necef Çölü arasında sürekli mekik dokumuşlardır. Bu göçler İslam'ın doğduğu sıralarda da yer almıştır.[7] Tarih boyunca bedevilerin çok azı yerleşik hayata geçmişlerdir. Buna kanıt olarak evler, mezarlık ve geçmişi İslam'ın ilk günlerine dayanan (ve hâlen kullanılmakta olan) üstü açık bir de cami bulunur.[8] Bu yarı-göçebe hayat İsrail'in kuruluşuna kadar devam etmiştir.
Altıncı yüzyılda, İmparator I. Justinianus, St.Catherine Manastırı'nın inşası için Sina'ya Boşnak ve Eflak köleler göndermiştir. Zamanla bu köleler İslam'ı seçip Bedevi yaşam tarzını benimsemişlerdir.[6]
Yedinci yüzyılda Emeviler Bizans'ı yenilgiye uğratıp Filistin'i ele geçirdi. Emeviler'in hükümdarlığı sırasında başkent Şam idi. Emeviler Filistin'in başkente yakın olmasından dolayı inşaat projelerine destek oldu ve bu, Bedevilerin yaşam standartını geliştirdi. Bu gelişim Abbasi'lerin başkentlerini Bağdat'a taşımasıyla kesildi.[9]
Avrupa kültürünün Bedevi yaşam tarzına etkisi 1798'de Fransa'nın Mısır'ı işgaliyle başladı. Sofu olan Vahabilerin yükselişiyle Bedeviler yağmalamadan uzak durup, Hac için Mekke'ye giden yolu tekeline geçirip kervanlardan haraç toplamaya başladı. İktisadi açıdan çöl kervanlarına bağımlı olan bedevilerin Süveyş Kanalı'nın açılmasıyla gelir kaynakları sekteye uğradı ve kanalın etrafındaki yerleşim birimleri Bedeviler için cazip hale geldi.[6]
I. Dünya Savaşı'nın başında Türklerle birlikte İngilizlere karşı birlik olan Bedeviler bir süre sonra tarafsız kalmayı tercih edip savaştan çekildiler. İngilizlerin Filistin'i ele geçirmesiyle bölgeye düzen gelmesine rağmen Bedevilerde açlık ve fakirlik başgöstermeye başladı buna rağmen Bedeviler yaşam tarzlarından ödün vermediler ve 1927'deki bir raporda "Arap çöllerinin vahşi mudavimleri" olarak tanımlandılar.[6] İngilizler bedevilerin ilk resmi okullarını kurdu.[4]
Yirminci yüzyılda, birçok bedevi yerleşik hayata geçti, tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sürdürmeye devam ettirdiler.[10]
Bedevi nüfusunun yarısı İsrail hükûmetinin kendileri için kurmuş olduğu şehirlerde yaşamaktadır. Bunların en büyüğü Rahat şehridir, diğerleri ise Ar'arat an-Naqab (Ar'ara BaNegev), Bir Hadaj, Hura, Kuseife, Lakiya, Shaqib al-Salam (Segev Shalom) ve Tel as-Sabi (Tel Sheva)'dır. Bedevi nüfusunun diğer yarısı ise İsrail hükûmeti tarafından tanınmamış yaklaşık 40 gecekondu köyünde yaşamaktır ve bu yüzden elektrik hattı, su boruları, çöp toplama gibi temel belediye hizmetlerinden yararlanamamaktadırlar.[11] Bugün Bedeviden ziyade kendilerine Necef Arapları demeyi tercih ederler; bunun sebebi ise Bedevi kelimesi göçebe bir yaşam tarzını ima etmesi ve artık cemaatin göçebe olmayışıdır. İsrail Tarım Bakanlığı'nın 2000'deki raporuna göre Bedevilerde 200,000'in üzerinde küçükbaş hayvan bulunmaktadır.[12]