Makale serilerinden |
Osmanlı İmparatorluğu tarihi |
Toplumsal yapı |
---|
Saray ve aristokrasi |
Etno-dini topluluklar |
Milliyetçiliğin yükselişi |
Sınıflar |
Sünni İslam, Osmanlı İmparatorluğu'nun resmî diniydi. Memlûk Devleti'nin 1517'de uğradığı yenilginin ardından Sultan I. Selim, İslam'ın en yüksek mevkisi olan Hilafet makamını üstlenerek Osmanlı Halifeliği'ni kurdu. Halifeye ek olarak Sunni ulema da devlet üzerinde büyük yetkiye sahipti ve bu yetki, başlıca ekonominin düzenlenmesiyle ilgiliydi. Yine de padişah, kendi başına kanun koyacak yetkiye sahipti. Padişaha dinî meselelerde destek veren ve söz sahibi olan en yüksek mevki Şeyhülislam'dı. Başta Hristiyanlar olmak üzere çeşitli azınlıklar, İslam gelenekleri gereğince kendilerini askerî hizmetten muaf tutacak olan cizye vergisini ödemekteydi.[kaynak belirtilmeli]
Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşundan beri hâkim mezhep, Hanefilik'ti.[1][2][3] Ancak medreselerde Eş'ari öğretileri daha yaygındı.[1] Hem Mâtürîdî hem de Eş'ari okullar, İslam ilkelerinin fetvalarda doğru uygulanmasını sağlamak amacıyla Kur'an ve hadislerin anlaşılması için Kelâm ilminden istifade ediyordu. Bu öğreti, İslamî metinlerin kelimesi kelimesine anlaşılması gerektiğini savunan Âsârî öğretisine taban tabana zıttır.[4]
Müslüman Osmanlı tebaası, kendilerini kötülüklerden korumak için gerdanlık benzeri takılar takardı. Bu kötülüklerin en büyüğü, takıların da üzerinde bulunan nazar boncuğu idi. Nazarın sebep olduğu kesin bir kötülük olmasa da, genel olarak kıskançlıkla bağdaştırılırdı.[kaynak belirtilmeli]
Birtakım aykırı inançları ve uygulamaları sebebiyle Aleviler, tarihte ve yakın zamanda bazı baskılara maruz kalmışlardır. 1514 yılında I. Selim döneminde bazı Alevilerin Osmanlı'ya karşı Safevîler'in yanında savaşması,[kaynak belirtilmeli] 40.000 Alevinin öldürülmesiyle sonuçlandı.[5] Anadolu'daki Kızılbaşlar, 1555 tarihli Amasya Antlaşması'nın ardından Osmanlı-Safevî sınırının Osmanlı tarafında kaldılar ve Osmanlı mahkemeleri tarafından şüpheyle izlendiler. Aleviler, I. Selim'i takip eden I. Süleyman döneminde de zulümlere ve hatta cinayetlere maruz kaldılar.
The Atharis can thus be described as a school or movement led by a contingent of scholars (ulama), typically Hanbalite or even Shafi'ite, that retained influence, or at the very least a shared sentiment and conception of piety, well beyond the limited range of Hanbalite communities. This body of scholars continued to reject theology in favor of strict textualism well after Ash'arism had infiltrated the Sunni schools of law. It is for these reasons that we must delineate the existence of a distinctly traditionalist, anti-theological movement, which defies strict identification with any particular madhhab, and therefore cannot be described as Hanbalite.