Kuruluş | 1963 |
---|---|
Kurucu | Ricardo Bofill |
Genel merkezi | , |
Web sitesi | Ricardo Bofill |
Ricardo Bofill Taller de Arquitectura (RBTA). Kuruluş tarihinden bu yana 50 yılı geride bırakan Barselona merkezli “Ricardo Bofill Mimarlık Fabrikası,” (Ricardo Bofill Taller de Arquitectura ) “La Fabrica” diye adlandırılan yeniden tasarlanmış eski bir çimento fabrikasını ana çalışma alanı olarak kullanmaktadır. Bugüne kadar 40 ülkede 1000’i aşkın proje üzerinde çalışmış olan EL Taller ekibi 20 ülkeden mimar, şehir planlamacısı, grafik tasarımcısı, ekonomist gibi farklı profesyonellerden oluşur.
1963 yılında Ricardo Bofill tarafından kurulan Ricardo Bofill Mimarlık Fabrikası, mimar, mühendis, şehir planlamacısı, sosyolog, yazar, film yapımcısı, filozof gibi farklı disiplinlerden gelen bir ekibi bir araya getirerek başlar.[1] “Geleneksel Katalan mimarisinin (Katalan Modernizmi) karakteristik işçiliğini rejenere eden Ricardo Bofill Taller de Arquitectura, zamanın kültürel, sosyal ve mimari normlarına meydan okuyan alanlar tasarlayarak İspanyol sosyal ve politik bağlamında ortaya çıkan lokal şehir planlamacılığı problemlerine çözümler aramıştır. El Taller, II. Dünya Savaşı akabinde başlayan toplu yeniden yapılanma ve kentsel planlama şemalarında kullanılan standartlaştırılmış metot ve uygulamalar ile gelişen mimari modernizmin ve Congrè Internationaux d’Architecture (CIAM) tarafından tanımlanan standartın ötesinde bir yaklaşımla çalışır. Büyük ölçekli projelerde çalışmak üzere, bir alanın geometrik formasyonlarını baz alarak mahyalı ve organik bir metodoloji oluşturmuştur”.[2]
1963 yılında en:Ricardo Bofill aile şirketine katılarak Ricardo Bofill Mimarlık Fabrikası’nı kurar. Kuruluşundan beri Direktör ve dünyanın dört bir yanında bulunan ofislerin Yönetim Kurulu Başkanı olarak görevine devam etmektedir. 1939 yılında Barselona, İspanya’da doğar, Barselona Mimarlık Üniversite’sinde okur ve Cenevre Üniversitesi’nden mezun olur. Onursal AIA üyesi olan Bofill, mimarlık alanında dünya çapında birçok ödüle layık görülmüştür. Ayrıca, Espace d’Une Vie ve L’Architecture des Villes yayımlarının eş-yazarıdır.[3]
1966 yılından beri El Taller’de çalışır. 1940 yılında İngiltere’de doğan Hogkinson Londra Mimarlık Akademisi’nden mezun olur. Aralarında AR, AD, Record gibi yayımların da bulunduğu birçok sayıda yayıma katkıda bulunur. Avustralya, Güney Afrika, İngiltere, Fransa, Hollanda, İskoçya gibi ülkelere misafir konuşmacı olarak davet edilmiştir.[4]
Mimari proje tasarımını her açıdan çalışan ve söz sahibi olan Hodgkinson, özellikle erişim altyapıları ve havaalanı projelerinde karşı karşıya gelinen sirkülasyon ve akış problemlerini çözmekte önemli deneyime sahiptir.[5]
1976 yılından beri El Taller’de çalışır. 1986 yılında New York’ta bulunan ofisin yöneticiliğini yapmış bir mimardır. 1951 yılında Fransa’da doğar, Paris Üniversitesi’nde Matematik okur ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü Mimarlık bölümünden mezun olur.
en:Jean-Pierre Carniaux'nun son onbeş yılda tasarlıdığı projelerin kapsamı Antigone’da bulunan Montpellier bölgesindeki 240.000 m²'lik bir geliştirme alanından Katalonya Ulusal Tiyatrosu’na, Tokyo’da bulunan Shiseido Merkez ofisinin tasarımından Christian Dior’un parfüm şişelerine uzanır.[6] Katkıda bulunduğu projeler arasında: yeni Barselona havaalanı, Şikago’da 50 katlı bir gökdelen ve Madrid’de bir Kongre Sarayı bulunur. Moskova, Paris, New York, Montreal ve Tokyo’nun yanı sıra Fransa’nın birçok şehrinde çalışmıştır.
Bugün Fabrikanın çalışma alanı haline gelen stüdyo, yeni alan yaratmak üzere yıkım sürecinin başlamasıyla ortaya çıkar. Endüstriyel yapının eski halinde yer alan birçok yapı ve öğenin yıkılmasıyla birlikte ortaya çıkan saklı kalmış formlar bugünkü binanın temelini oluşturur.[7]
Bugün geriye kalan geçmişin ve geleceğin karma belleğidir – ‘Memory and Future’. Geriye kalan 8 silo, farklı işlevlere sahip alanlar olarak kullanılır: ofis, modelleme laboratuvarı, arşiv, kütüphane, projeksiyon odası ve mimarın profesyonel aktivitelerinin kültürel bağı niteliğindeki sergi, konser ve aynı çizgide yer alan birçok diğer etkinliğe "Katedral" diye adlandırılan büyük alanda ev sahipliği yapılır.
Alanlar belirlenip, betondan temizlenip, etrafları yeni bir peyzajla çevrelendikten sonra, yeni açılan alanların yeni kullanımını belirleyecek bir program yaratılır. İşlevselciliği uygulamalı olarak karşısına alarak: işlevin formu yaratmadığını ve her alanın mimarın seçtiği işleve göre uyarlanabileceğini gösterir.
Restorasyon projesi, Katalan, Neo-Gotik mimarisi, Gerçeküstücülük, gibi farklı mimari dilleri bir araya getirerek binanın endüstriyel geçmişini yansıtır.
Bugün “La Fabrica” El Taller’in çalışma alanı olarak kullanılıyor. Açık stüdyo alanı ve geniş ofis mekanı, özel toplantı alanı ve Ricardo Bofill’in dört bir yanı bahçe ile çevrili özel yaşam alanından oluşuyor.
Geçen 50 yıl içerisinde oluşan şirkete özgü tasarım metodolojisi mimar, yerel imarcılar ve yerel ortaklar arasındaki diyalog üzerinden oluşur. Bofill’e göre, projenin başlangıcından sonuna kadar tüm hissedarların fikirleri projeye dahil edilerek, binalarda ikamet edeceklerin istekleri ve gereksinimleri çalışmaların temelini oluşturmalıdır. El Taller, bu alışılmamış yaklaşım sayesinde, büyük ölçekli projelere olduğu gibi küçük ölçekli projelere de aynı özenle yaklaşır.
Ricardo Bofill Mimarlık Fabrikası’nın çalışmaları, yer, zaman, tipoloji gibi faktörler yerine; daimi bir tema ile belirlenir. Şirketin ‘Memory Future’ (Bellek Gelecek) olarak adlandırdığı bu tema; geçmişten, yerel tarihin hikâyelerinden, klasik kompozisyonlardan ve / veya geleneksel inşaat yöntemlerinden esinlenen ve değişim süreci içerisindeki alanlarda ikamet edeceklerin gereksinimleri ve isteklerini yaratıcı ve yenilikçi bir stille ele alan bir yaklaşımdır. Geçmişin manzarası ve geleceğin olasılıkları arasında, şimdiki zaman ve bu alanların tasarımı bulunur—Memory-Future».[8]
Tasarım yaklaşımında kullanılan tarihi perspektif, proje bağlamında öne çıkan tüm kültürel mimari miras örneklerinin ekip tarafından analiz edilip değerlendirilmesini sağlar. Sosyalist ve Le Corbusier öncülüğündeki şehir planlamacılığı modellerinden farklı olarak Ricardo Bofill Mimarlık Fabrikası Akdeniz Şehri modelini önerir. Bu model, kamusal alanlar ağı sayesinde oranlı ölçülerdeki sokakların ve meydanların birleşmesiyle tanımlanmaktadır.[9] “Akdeniz Şehri” birbirinden farklı bölgelerin iç içe geçmesi ve birbirine bağlantılı bölgelerin karmaşık katmanlarıyla şekillenir. Bu karşılaşmaların kültürel, sosyal ve materyal uzantıları Akdeniz bölgesinin kapitalist ve kozmopolit boyutlarını vurgular.[10]
“Espaces d'une vie” kitabında Ricardo Bofill şöyle der: “Rönesans zamanında geliştirilen şehir tasarımı disiplininin yeniden kazanılması elzemdir – Bana göre şehir planlamacılığının doğru gelişimi için kontrollü ve düzenli bir strateji izlemek gerekir (…) katılımım her zaman aynı ilkeler tarafından yönlendirildi –Barselona sokaklarının muhteşem dik açı kesimlerini sergileyen Eixample bölgesini tasarlayan inşaat mühendisi Ildefons Sardà ’nın fikirleri doğrultusunda bir şehir tasarlamak” Kentsel yayılmanın limitleri olmalıdır ve devamlılık maskesi altında diğer ilçeleri ihlal etmemelidir. Kentsel tasarım kentleşmis bölgelerdeki bazı alanlara yeniden konsantre olarak - izole ederek, koruyarak ve restore ederek – bu alanlarda tasarlanacak alışveriş merkezleri, meydanlar, sokaklar, cepheler ve tabii ki sınırlar bölgenin sakinlerine yeniden kazandırılmalıdır.[11]
Projelerde tekrar eden çoklu-kullanımlı şehir konsepti ve El Taller tarafından “entegre edilmiş şehircilik” olarak adlandırılan: bir şehrin tüm sosyo-ekonomik sınıflarına ait ve tüm sosyo-ekonomik sınıflar tarafından paylaşılan bir alan olması gerektiği; bu konuya gösterilen önemi yansıtır.
Klasik Katalan mimarisinden referans alan El Taller'in erken dönem çalışmaları, karakteristik açıdan vernaküler mimari olarak tanımlanır: yerel malzeme ve inşaat yöntemleri kullanılarak inşa edilen bir örnek Bofill’in İbiza’da deniz kenarında bulunan evidir. Bu mimari strateji bir alanda bulunan öğeleri geometrik bir mantıkla düzenler. İlk olarak The City in Space (Alandaki Şehir) projesi için teorik olarak geliştirilen bu yaklaşım, sübvansiyonlu konutlandırma projesi Walden 7 ile son haline 1975 yılında ulaşır. Apartman kompleksi, ölçek ve detayları yücelten 14 katlık gruplar ve 446 birimden oluşur. Architectural Design dergisi için yazdığı makalede Vincent Scully, Walden 7’yi yarı Gaudi, yarı Archigram esinli fevkalade dışavurumcu bir apartman-ev olarak betimler.[12] Tekrar eden apartman modülleri, birime özel ufak terasları ve göz alıcı kamusal alan avlularıyla sosyal konutllandırmanın gelişimini yeniden düşünmeye teşvik eder.
İspanya’nın San Pere de Ribes bölgesinde bulunan Kafka Castle (Kafka’nın Kalesi), 1968 yılında tamamlanmıştır. Proje, Franz Kafka’ya saygı duruşunda bulunmak üzere gerçekleştirilir. Bofill plan, bağlam ve alan eksenlerini geliştirmektense, bir seri matematiksel denklem uygulayarak 90 meskenin pozisyonunu ve inşa edilecekleri noktayı belirler. Kafka’nın Kalesi tipik İspanyol bloklarıyla metotsal benzerlik içinde olsa bile apartman kompleksi tasarımı son derece farklıdır. İki matematiksel denklemin bir araya getirilmesiyle elde edilen prefabrike küplerin yerleri, denklemin dikey bir sirkülasyon kulesine olan ilişkisine göre belirlenir. 1973 yılında inşa edilen Muralla Roja, şirketin bazı alanlardaki araştırmalarının devamıdır: yer, yörünge, mahal geometrisi, formların örgensel oluşumu ve belirlenmiş kriterlerin ve koşulların empoze edilmesi. Renk kodları ile belirlenen tüm yapısal işlevler, labirente benzer yapıda tektonik alanları bulmaya yardımcı olur. Konstrüksiyonist estetiğine rağmen, Muralla Roja’nın Akdeniz mimari köklerinden esinlendiği, özellikle de Kuzey Afrika adobe kuleleri ve Kasbah’a gönderme yaptığı aşikardır.
El Taller’in bir alan üzerine kurmak istediği bahçe-şehir teorisini deneysel prototip Xanadu yansıtır. Yapının amacı, yakınlarda bulunan Peñon de İfach’ın formunu vurgulayacak bir kale yaratmaktır.[13] Kıvrılan el rayları ve çatı öğeleri gibi yöresel karaktere uygun detaylar içeren modüller, modernist ilkeleri geleneksel estetikle birleştirir.[14]
El Taller 1970'lerin başlarında Cezayir hükûmetiyle işbirliğine başlar. Bu çalışma şehir planlamacılığı ve konutlandırma projeleri bağlamında gelişir ve iki sene içinde ülkenin güneydoğusunda bulunan[15] Houari Boumédienne Agricultural Village (Houari Boumédienne Tarım Köyü) konutlandırma projesi inşa edilir.[16]
İspanya ve Cezayir'de süren çalışmalarla eş zamanlı olarak 1971 yılında Paris’te yeni bir ekip Yeni Fransız Şehirleri'ni yaratmaya yönelik projelerde çalışmaya başlar.[17] Ana ofis Paris’e taşınır ve El Taller master planlamacılık ve sosyal konutlandırma projelerinin endüstriyel inşaasına odaklanır. Bu safhada, planlara ve inşaatlara Fransız abidevi mimari stiline gönderme yapan sembolik öğeler eklenmeye başlanır. Bofill bu dönemde, gelecekte inşa edilecek yapılar için daimi ve integral duvar kaplamalarının gerekliliğini anlar. Bu düşünceden yola çıkarak: sütunlar, gömme ayaklar, kabarık kesmetaş işlemeler, kornişler, pedimentler ve trabzanlar kullanmaya başlar.[18]
Kendi yayımladığı Memory-Future kitabında El Taller, klasik form ve oran kullanımını, tarihi bellek ve özgürlük ile düşünce ve ifade etme süreci arasındaki ilişkiyi, derinlemesine araştırma olanağı olarak açıklar. El Taller bu vesileyle, mimari kompozisyona uygun bir dil ve gramer içeren bir kelime hazinesi geliştirir. Bu şekilde klasik batı mimarisinin söz dağarcığını ‘yeniden yazar’.[8]
La Petite Cathédrale(Küçük Katedral) ve Les Espaces d’Abraxas (Abraxas’ ın Alanları) gibi kentsel konut önerileri, yaşam alanı telkin etmeyen anıtlara entegre edilen sosyal yaşam fikirlerinin kapsamını gösterir. Les Espaces D’Abraxas, ayrıca, klasik mimari formlarının manipüle edilmesiyle ilgilenir.[19]
Aynı anda inşa edilen dört proje : Saint-Quentin-en-Yvelines’ deki Les Arcades du Lac ve Le Viaduc, Le Palais d’Abraxas, Le Théâtre, Marne-la-Vallée’ deki L’Arc, Paris’ teki [Les Echelles du Baroque] ve Montpellier’ deki Antigone – El Taller’in en verimli olduğu dönemi oluşturur. Yirmi yılı aşkın sürede geliştirilen Antigone bölgesi 4 milyon metre kare genişliğinde, karışık kullanımla geliştirilen bir alandır. Bu büyük ölçekli kentsel mastır plan tipik olarak Akdeniz bölgesini simgeler. “Antigone, klasik mimari tekniklerini insani boyut ve oranlara erişmek için kullanarak, dökümü önceden yapılmış inşaatların monotonluğunu bozarak halk için bir palas yaratmayı hedefler. Klasik dilin yeniden düşünülüp güncel döneme uyarlanması, öndökümlü endüstriyel beton konstrüksiyon tekniği ile ortaya çıkar. Teknik parçaların sistematik olarak, birer birer birleşmesiyle oluşturulan bu yöntem, elle oyularak modellenen klasik inşaat sisteminden daha müşakatlidir.[20]
Ricardo Bofill şirket yaklaşımını “Akdeniz ve Avrupa şehirlerinde görülen kentsel devamlılık ve farklı yaklaşımlardan oluşan Amerikan kentselleşmesi arasında gidip gelen bir çizgi” olarak nitelendirir. “El Taller’in mahalle ölçeğinden şehir tasarımına adapte olma özelliği de önemlidir. Her bireyin farklı olduğu gibi, her şehrin de kendine özgü bir kişiliği ve kimliği vardır. Bu bir şehrin kentsel projesini algılamak için kilit noktadır”.[8]
Bofill bir şehrin gelişimini mastır plan yapısı üzerinden yeniden düşünmek için şehir/belediye çalışanları ve hususi imarcılar ile çalışır. El Taller’in katıldığı büyük ölçek mastır plan yarışmaları arasında: Big Dig ile sonuçlanan Boston Central Artery (Boston Merkez Arter), Federal Merkezi Kremlin’in dışına taşıyarak şehir sınırlarını iki kat genişleten Moscow Agglomeration’s Extension (Moskova Yığışma Uzantısı) ve son olarak, nehir parkını şehir merkezine bağlayarak şehri yeniden canlandırmaya yönelik geliştirilen Dallas Connected City Design Challenge (Bağlantılı Şehir Tasarımı Yarışması) yer alır.
Ricardo Bofill Mimarlık Fabrikası kentsel tasarımı “klasik Fransız ve İtalyan geleneklerine sadık kalarak, şehrin farklı kullanımlarının şehre formunu veren bir araç” olarak nitelendirir. “Sokak, plaza veya park gibi öğeler kent tasarımının temelini oluşturur. Çeşitli kullanım ve merkeziyet odaklı yeni teoriler ise belirleyici faktörler haline gelir”.[21] Avrupa şehirlerinde gerçekleştirilen birçok önemli proje bu araştırmaların sonucu olarak ortaya çıkar. İspanya’nın Valencia şehrinde bulunan Turia Gardens, Luxemburg Kirchberg Platosu’ndaki La Porte ve Salerno kıyısında bulunan The Crescent, modern gözüken ancak şehir merkeziyetlerinin çeşitli olarak düzenlendiği Greko-Romen algıyı içlerinde barındıran kentsel merkezlerdir.
Şirket aynı felsefeyi kıtalar arası korurken, çalışılan her yeni alandaki lokal kültür tasarım stiline eklenir. Tokyo’nun teknoloji odaklı hızlı yaşamını yansıtan tasarımıyla La Zona Kawasaki Plaza: metrosu olan, temiz ve modern bir alışveriş merkezidir. Bitimi 2014 olarak beklenen Fas Yeni Mohammed IV Politeknik Üniversitesi: Fas Mimarisine özgü malzemeler, formlar ve dekorasyon öğeleri kullanılarak modern orantı ve planlarla inşa edilmektedir. Geleneklere sahip çıkarak yeniyi arayan bu yenilikçi yaklaşım, Üniversite’nin etrafındaki kültür ve insanlar üzerinde yaratılmak istenen etkiyi yansıtır.[22]
1980’ler ve 1990’lardan beri Ricardo Bofill Mimarlik Fabrikası’nda şekillenen projelerin birçoğu eleştirel bölgecilik (critical regionalism) stilinden yola çıkar. Her ne kadar binalar etkin çelik teknolojisine odaklansa da, tüm yapı kompozisyonlarında kullanılan oranlar El Taller’in klasisizme olan sadakatini gösterir. 1992 yılında Chicago’da inşa edilen ve bugün United Havayolları Merkez Binası olarak kullanılan Walker 77, gökdelen formunu alan bir yunan tapınağı olarak tasarlanmıştır. Bina klasik bir sütunun tüm özelliklerine – kaide, dikey genişlik ve çelenk – sahiptir. BNP Paribas’nın Paris’te bulunan Merkez Binası da klasik yunan tapınak formu tasarımındadır ancak yapının tümü cam ve çelikten inşa edilmiştir.
Daha güncel El Taller projelerinin çoğu klasik oranları kullanmaya devam etse de, kültürel ve işlevsel temsiliyetin yanı sıra teknolojik değişimleri de vurgulamaya devam eder. Tokyo Ginza Bölgesi’nde bulunan Shiseido Merkez Binası, Shiseido marka kimliği ve geleneksel Japon inşaatını birlikte yansıtır. Lokal olarak La Vela olarak bilinen Barselona W Hotel’i de bu örneklerden bir tanesidir.
İnşaatı yakın zamanda biten Barselona Havaalanı 1. Terminal tasarımında kullanılan cam ve çelik malzeme, uluslararası bir terminalin sunması gereken lojistik etkinlik ve enerjiyi sağlar.
Ricardo Bofill Mimarlık Fabrikası lüks rezidanslardan mastır planlara uzanan çeşitli projelerde çalışmaya devam etse de, şirketin temeli dünyanın dört bir yanında devam etmekte olan sosyal konut projelerinden oluşur.[23] El Taller, prefabrik konutların monotonluğunu klasik kompozisyon teknikleri ile kırarak prefabrikasyonu önemli sayıda konut projesi inşaatında kullanmaya devam ediyor. Haag’da bulunan Monchplein projesi bu yaklaşımın bir örneğidir.
Barcelona, Editorial Gustavo Gili, 1984.