Makale serilerinden |
Siyasi sansür, bir hükümetin, vatandaşlarının haber medyası aracılığıyla alabileceği siyasi haberleri bastırarak, gizlemeye, sahteleştirmeye, çarpıtmaya veya yanıltmaya çalıştığı durumlarda ortaya çıkar. Tarafsız ve objektif bilginin olmadığı durumlarda, insanlar hükûmete veya iktidardaki siyasi partiye karşı muhalefet gösteremezler. Bu terim aynı zamanda, iktidardaki hükûmetin karşıt görüşleri sistematik olarak bastırması anlamına da gelir. Hükûmet genellikle kolluk kuvvetleri ve gizli polis gibi güçlere sahiptir ve gazetecilerin yetkililerin istediği hikâyeyi yaymak için kendi iradelerine uymalarını sağlamak için bu güçleri kullanır. Bazen bunun içerisinde rüşvet, iftira, hapis cezası ve hatta suikast gibi eylemler de bulunur.
Sansür kelimesi, Latince "censor" kelimesinden gelir. İki Roma'nın görevi, halkın davranışlarını ve ahlakını denetlemekti, dolayısıyla insanların davranış biçimlerini "sansürlemek" olarak adlandırılırdı.
2015 yılında Gazetecileri Koruma Komitesi tarafından yapılan hapishane nüfusu sayımına göre, dünyanın en çok hapishanede bulunan gazeteciye sahip ülkeleri sırasıyla şunlardır:[1]
Tarih boyunca birçok ulus ve siyasi örgüt, halkı manipüle etmek amacıyla siyasi sansür ve propaganda kullanmıştır. Örneğin, Ancien Régime dönemi Fransız Krallığı, sansür uygulamalarıyla tanınmaktadır.
1851 yılında, III. Napoleon kendini imparator ilan etti. Zengin vatandaşlar onda ayrıcalıklarını koruma fırsatı gördüler. Bu ayrıcalıklar, 1848 Fransız Devrimi tarafından tehlikeye atılmıştı ve sosyal hiyerarşinin yeniden düzenlenmesi tehdidi altındaydı. Bu dönemde, gazetelerden oyunlara kadar her türlü kültürel üretim sansürleniyordu.[2]
Sovyetler Birliği'nde bağımsız gazetecilik, Mikhail Gorbaçov liderliğine kadar var olmadı; tüm raporlama Komünist Parti tarafından yönlendiriliyordu. Sovyetler Birliği'nde yaygın bir gazete olan Pravda neredeyse tekel konumundaydı. Yabancı gazeteler, sadece Sovyetler Birliği'ne sempati duyan komünist partiler tarafından yayınlandıklarında mevcuttu.
Küba medyası, Komünist Parti'nin Devrimci Yönlendirme Departmanı'nın gözetimi altında faaliyet gösterir ve "propaganda stratejileri geliştirir ve koordine eder".[3]
1973 yılında Uruguay'da bir askeri darbe gerçekleşti ve devlet sansür uyguladı. Örneğin, yazar Eduardo Galeano tutuklandı ve daha sonra kaçmak zorunda kaldı. Latin Amerika'nın Açık Damarları adlı kitabı askeri yönetim tarafından Uruguay, Şili ve Arjantin'de yasaklandı.[4]
Birçok ülkenin seçim kampanyası finansı yasaları, adaylar ve siyasi konular üzerindeki konuşmayı kısıtlamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi, Citizens United v. FEC davasında, bu tür kısıtlamaların anayasaya aykırı bir sansür şekli olduğunu belirlemiştir.
2022 yılında Rusya'nın Ukrayna'yı işgali olayında, Avrupa Birliği'nin stratejik olarak sansür kullanımı, Rusya hükûmetine ait medya kuruluşları Sputnik ve Russia Today'ı çeşitli düzeylerde ve platformlarda engellemiştir. Yapılan çalışmalar, bu iki kanalın Kremlin'in takdirine bağlı olarak yıllardır bir yanlış bilgilendirme aracı olduğunu göstermektedir.[5] Bunun karşılığında, Putin yabancı ve yerli basını, Twitter ve Facebook'u da hükûmetin yanlış bilgilendirme olarak nitelendirdiği eylemlere uzun hapis cezalarıyla cezalandıran yasalarla engellemiştir. Felsefe Enstitüsü'nden (IFS-CSIC) Oriol Navarro ve Astrid Wagner, bu sansürün ifade özgürlüğüne bir tehdit oluşturduğunu ve "yanlış bilgilendirme" teriminin "terörizm" kelimesinin kullanımına benzer şekilde muhalefetin bastırılmasını meşrulaştırmak için kolayca kullanılabileceğini öne sürmektedir.[6]