Sözsüz Oyun I | |
---|---|
Yazar | Samuel Beckett |
Repliği olmayan karakterler | Kendisine verilen araçlarla önce suya ulaşmaya, sonra kendini öldürmeye çalışan bir adam |
İlk gösterim | 3 Nisan 1957, Royal Court Theatre, Londra |
Orijinal dil | Fransızca |
Tür | Absürt |
Zaman ve mekân | Belirsiz bir zaman, göz kamaştırıcı bir ışıkla aydınlanan bir çöl |
Sözsüz Oyun I (Fransızca Acte sans paroles I), Samuel Beckett'ın yazdığı bir kısa oyundur. Beckett'ın birçok eseri gibi önce Fransızca yazılmış, ardından yazarı tarafından Act Without Words I başlığıyla İngilizceye çevrilmiştir. Beckett'ın ilk mim oyunudur (ikincisi ise Acte sans paroles II'dir). Dansçı Deryk Mendel'in talebi üzerine 1956'da yazılmış ve ilk defa 3 Nisan 1957'de Londra'daki Royal Court Theatre'da, Oyun Sonu'nun bir gösterimini takiben oynanmıştır. Bu performansta kullanılan özgün müzik, Beckett'ın daha sonra radyo oyunu Sözler ve Müzik'te de birlikte çalışacağı kuzeni John Beckett tarafından bestelenmiştir.
Olaylar "göz kamaştırıcı bir ışıkla"[1] aydınlanan bir çölde geçer. Kadro, oyunun başında sahneye "geriye doğru fırlatılan"[1] bir adamdan ibarettir. Adam, yere düştüğünde sahnenin sağından gelen bir ıslık duyar. "Bu sesin bir çeşit çağrı olduğunu düşünür, bir süre düşündükten sonra o yöne ilerler, ancak gerisin geri savrulur. Ardından aynı ses soldan gelir ve tüm hareket bu tarafta da tekrarlanır."[2] Açıkça görülür ki çıkış yoktur. Adam yere oturur ve ellerine bakar.
Bu sırada sahneye bazı nesneler iner. İlk indirilen "yerden üç yarda yükseklikte bir tek dalı olan"[1] bir palmiye ağacıdır. Bu ağaç, Hayat Ağacı'nın bir karikatürü gibidir.[2] Ağacın ve ardından gelen nesnelerin inişi aynı keskin ıslıkla bildirilir. Varlığını fark etmesiyle birlikte adam, ağacın sağladığı gölgeliğe gider ve ellerine bakmaya burada devam eder. "Yukarıdan bir terzi makası iner"[1] ancak adam bunu ıslığı duyana kadar fark etmez. Makası alıp tırnaklarını kesmeye başlar.
Oyun boyunca başka nesneler de aynı şekilde indirilir: değişik boyutlarda üç küp, üzerinde düğümler olan bir ip, adamın erişebileceği noktanın biraz üzerinde duran, kenarına "SU" yazılı kocaman bir etiket iliştirilmiş bir sürahi.[3] Skeçin geri kalanı adamın amacına ulaşamayan çabalamalarından oluşur. Adam, "akıl ve eller gibi iki doğal araçla donatılmış olarak, ki bu araçlar onu daha düşük seviyedeki hayvanlardan ayırır, çölün ortasında hayatta kalmaya, sürahideki suyu sağlama almaya çalışır. Akıl bir parça da olsa çalışır: Küçük kübü büyüğünün üzerine koymayı öğrenir, ona verilmiş icatlardan - makas, küpler, ip - yeni araçlar icat eder. Ancak bu icatları etkin şekilde kullanmayı öğrendiğinde, icatlara el konur: makas, onunla sadece tırnaklarını değil boğazını da kesebileceğini fark ettiğinde, küpler ve ip ise onlardan bir darağacı kurabileceğini keşfettiğinde elinden alınır."[4] (Vladimir ve Estragon da Godot'yu Beklerken'in sonunda aynı şekilde intihara niyetlenir.) Beckett burada, Buster Keaton, Ben Turpin ve Harry Langdon gibi aktörlerden seyrettiği sessiz komedi filmlerinde gördüğü, karakterlerin sahnedeki nesneleri akıllarını kullanarak değiştirmeleri durumunu kullanmıştır.
Sonunda adam vazgeçmiş şekilde büyük kübün üzerine oturur. Bir süre sonra o küp de altından çekilir ve adam yerde kalır. Bu noktadan sonra adam artık "oyunu oynamayı" reddeder, su sürahisi yüzünün seviyesine kadar sarkıtılsa dahi onu kapmak için harekete geçmez. Palmiyenin daha önce kapanmış olan dalı yeniden açılır ve gölge oluşturur ama adam oraya gitmez. Sadece olduğu yerde göz kamaştırıcı ışığın altında oturur ve ellerine bakar.
Bir anlam katmanında oyun, "klasik bir mitle yapılan davranışçı bir deney gibidir".[5] 1930'larda Beckett, Wolfgang Köhler'in Tenerife'deki maymun kolonisi hakkındaki The Mentality of Apes (Maymunların Zekâsı) isimli kitabını okumuştu. Kitapta, maymunların daldaki muzlara ulaşabilmek için küpleri üst üste koyduklarının gözlendiği deneylerden bahsediliyordu.[6] Oyunda bu kitaba yapılan gönderme açıkça görülmektedir. Bu deney ile birleştirilmiş mit ise, su içimek için her eğildiğinde suları çekilen bir gölün ortasında, meyvelerini toplamak için her uzanışında dalları yükselen bir meyve ağacının altında dikilmek zorunda bırakılan Tantalos mitidir.
Tantalos'un cezalandırılmasının bir sebebi vardı. Oyunda ise adamın sadece var olmak dışında bir suçtan dolayı cezalandırılmakta olup olmadığı kesin değildir. Adam, Beckett'ın The Expelled (Kovulan) isimli öyküsündeki anlatıcının yaşadığı yerden atıldığı ("Düşüş... çok ciddi değildi. Hatta düşerken kapıyı ardımdan kapatışlarını bile duydum ve bu beni biraz rahatlattı... demek ki beni dövmek için bir sopayla cadde boyunca kovalamayacaklardı."[7]) gibi atılarak "kalamayacağı ama kaçıp gidemeyeceği de bir yere gönderilir... Godot'nun kesin olmayan varlığının aksine, burada bir dış güç mevcuttur"[8] "İnsani olmayan, vücutsuz ve keskin bir ıslıkla temsil edilen"[2] bu güç adamın gitmesine izin vermez. Adam "tıpkı Yakup gibi, gücün varlığını gösterebilmek için onunla boğuşmak zorundadır.[4] Daha basit terimlerle adamın sahneye düşüşü, insanın cennetten düşüşü olgusuna benzer
Adamın, en azından seyirci açısından bakıldığında, sahneye atılması, Heidegger'in fırlatılmışlık[9] kavramını anımsatır.[10] Heidegger de bu kavramı tıpkı Beckett gibi metaforik anlamda kullanır; adam rahim benzeri bir yerden dışarıya, yokluktan varlığa doğru atılır. Bu Beckett'ın ışığı varlığı tanımlamak için ilk kullanışı değildir: "Bacaklarını iki yana açıp bir mezara doğururlar, ışık bir an için parıldar, sonra yeniden gece olur."[11] Başkahraman isimsizdir, herhangi biri olabilir. "Beckett'ın Amerika'daki yayıncısı Barney Rossett'a 1957'de söylediği üzere, oyundaki adam sadece 'insan eti ve kemiğidir.'"[12]
Ellerine ilk baktığında "kendi vücudunu ilk defa fark ediyor gibidir... kendi daseinının farkına vardıkça... varlığını kabullenmeye başlar pek çok seiende'nin,[2] yani Heidegger'in deyişiyle var olan nesnelerin. Adamın bu farkındalığı palmiye ağacıyla başlar. Makas geldiğinde adam tırnaklarını kesmeye başlar. Bunun, "doğru nesnenin birden ortaya çıkmasından başka bir sebebi yoktur. Makas yerine, varlıklarını kanıksadığımız birçok faydalı günlük nesne, örneğin bir ev ya da araba, bile kullanılabilirdi."[2]
Oyun, bir dizi hayal kırıklığından sonra varılan bir vazgeçişin meseli olarak da değerlendirilebilir. Adam, hayatta kendinden başka hiçbir şeye güvenemeyeceğini oldukça sert bir şekilde öğrenir.
G. C. Barnard oyunun sonuna ilişkin yaygın yorumlara katılır; başkahraman ezilmiş olduğu için artık hareket etmez: "adam, yenilmiş, mücadelenin dışında bırakılmış olarak boş çölde yatıp kalır."[13] "Ancak bu açık, geleneksel son ile Beckett mükemmelleşmiş yeteneğini ortaya koyar, çünkü oyun aslında bittiği anda başlar. Mimin doruğa ulaştığı bu son acınası bir yenilgiyi değil, belki de bilinçli bir isyanı, insanın itaate kasten karşı çıkmasını göstermektedir. Lucky sonunda Pozzo'ya dönüşmüştür. Buradaki başkahraman da, ironik şekilde aslında hareketsizken en aktif durumdadır ve hayatı oyunun sonunda anlam kazanır. Bu reddedişte, göbek bağı benzeri ipin kesilmesiyle, ikinci bir doğuş, Adam'ın doğuşu gerçekleşir."[4]
Oyun, Beckett on Film projesi kapsamında Karel Reisz'ın yönetiminde filme alındı. Filmde Sean Foley oynarken, kullanılan müzik Michael Nyman tarafından özel olarak bestelendi.