Türkiye'de Ermeni mülklerine el konulması, ülkenin Ermeni topluluğuna ait varlıklara, mülklere ve topraklara yönelik Osmanlı hükûmetleri tarafından başlatılan ve Türkiye hükûmetleri tarafından devam ettirilen el koyma olayı. 1890'ların ortalarında Hamidiye katliamları sırasında ilk örnekleri görüldü ve Ermeni Kırımı sırasında zirveye ulaştı. Daha sonra 1955'teki 6-7 Eylül Olayları'na ve 1974'teki yeni girişimlere kadar devamlı bir şekilde sürdü.[6] Ermeni Kırımı sırasında yaşanan el koymaların çoğu, Ermenilerin Suriye Çölü dahil olmak üzere çeşitli yerlere zorunlu göç ettirilmesinin ardından hükûmetin Ermenilerin mal varlıklarını "terk ettiğini" söylemesiyle yapıldı. Ermenilerin hemen hemen tüm mülklerine el konularak yerel Müslüman nüfusa dağıtıldı. 1974'te çıkan bir kararla birlikte ulusal güvenlik gerekçe gösterilerek 1936'da getirilen mülk beyan etme ve tapuya kayıt ettirme zorunluluğu sonrasında Ermeniler tarafından edinilen mal varlıklarına el konuldu.
Bazı tarihçilere göre Ermeni mülklerine toplu bir şekilde el konulması, Türkiye'nin ekonomisinde sermaye artırımını sağlayarak ülkenin ekonomik temelinin oluşumunda önemli bir rol oynadı. Ayrıca yeni Türk burjuvazisinin ve seçkin orta sınıfın ortaya çıkmasına yol açtı.
Ad | El koyma | Mevcut durum |
---|---|---|
Bomonti Mıhitaryan Ermeni Okulu | 1979'da Vakıflar Genel Müdürlüğü, 1936'daki beyannamede yer almadığı için okulun yeni binasının yasa dışı olduğunu belirterek yapıya el koydu. Bunun üzerine mülk, hisse haklarını inşaat şirketi Miltaş'a satan eski sahiplerine geri döndü ve şirket okulu tahliye ettirdi.[7][8][9] |
Kasım 2012'de çeşitli yasal süreçlerin sonucunda mülk tekrar Ermenilerin eline geçti.[7][8] |
Ohannes Kasapyan’ın arazisi Çankaya Köşkü |
Ankara’daki Çankaya Köşkü ve bağ, Ermeni Kırımı’na kadar zengin bir kuyumcu ve tüccar olan Ohannes Kasapyan’a aitti.[3][10] Kasapyan ailesi Ankara’dan İstanbul’a kaçınca Bulgurluzade ailesi tarafından sahiplenildi.[3] 1921’de gelecekteki Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, köşkü Bulgurluzade Tevfik Efendi’den ₺4.500 karşılığında satın aldı.[10][11][12] |
|
İncirlik Hava Üssü Alex Bakalian, Anais Haroutunian ve Rita Mahdessian'ın iddiaları. |
İncirlik Hava Üssü'nün üzerine inşa edildiği bazı araziler, Ermeni Kırımı'nda ölen Ermenilere aitti. 2010'da üç Amerikalı Ermeni, üssün yaklaşık yüzde dördüne denk düşen 122 km2lik bir alanının kendilerine ait olduğunu iddia ederek tazminat davası açtı.[1][2] Şikayetçilerden biri, Ziraat Bankası’nın arazisini 1923'te sahiplendiğini belirtti.[13] |
ABD'deki bir mahkeme davayı kabul etti ve Türkiye'ye 21 günlük cevap süresi verdi.[14] Davacılar, el koyma için $63 milyon talep ederken tahakkuk eden gelir için ise $100 milyon talep etti.[13] Davalı Ziraat Bankası’na savunma yapması için Eylül 2011’e kadar süre verildi ve davanın beklemede olduğu bildirildi.[15] |
Diyarbakır Havalimanı | 2012'de Amerikalı Ermeni Zuart Sudjian, Diyarbakır'daki askeri hava üssü ve kamu havalimanının bulunduğu arazinin kendisine miras kaldığını belirterek miras haklarına sahip olduğunu iddia etti. Sudjian'a göre arazi, kendisinin üyesi olduğu Basmacıyan ailesine aitti ve ailenin Ermeni Kırımı'ndan kaçması üzerine devlet tarafından kamulaştırılmıştı.[16] Daha sonradan mülkün kadastro çalışmaları sırasında devlete tahsis edildiği ortaya çıktı.[17] | Zuart Sudjian, avukatı Ali Elbeyoğlu aracılığıyla araziyi geri almak için dava açtı. Nisan 2013'te Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesi, zamanaşımı gerekçesiyle davayı reddetti. Bunun üzerine dava Yargıtay'a götürüldü ve Yargıtay, yerel mahkemenin kararını bozdu.[17] |
![]() |