Vedat Tek | |
---|---|
Kişisel bilgiler | |
Doğum | 1873 İstanbul |
Ölüm | 1942 İstanbul |
Evlilik | Firdevs Hanım (Dino) |
Çalışma ve başarıları | |
Çalıştığı şehir | Ankara, İstanbul |
Mimarlık tarzı | Ulusal mimari |
Ünlü yapıtları | Büyük Postane, Ankara Palas, Haydarpaşa İskelesi Cemil Topuzlu Köşkü Moda İskelesi Tayyare Şehitleri Anıtı II. TBMM Meclis binası Kastamonu Hükûmet Konağı |
Ödül(leri) | Legion d'Honneur; Mecidi nişanı Osmaniye Nişanı, Sanayi madalyası |
Mehmet Vedat Tek (1873, İstanbul - 1942, İstanbul), Türk bir mimardı. 20. yüzyılın başlarındaki çalışmalarıyla tanınmakta ve Birinci Ulusal Mimarlık Akımı'nın Mimar Kemalettin Bey ile birlikte en önde gelen iki isminden biridir.
Türkiye’nin formel eğitim görmüş ilk Türk mimarı olarak tanınır.[1] Sirkeci'deki Büyük Postane'den Ankara'da İkinci Meclis binası ve Ankara Palas'a; Kastamonu Hükûmet Konağı’ndan Haydarpaşa Vapur İskelesi’ne kadar Osmanlı’nın son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarının pek çok önemli yapısına imza atmıştır. Sanayi Nefise Mektebi'nin ilk Türk hocalarından biridir. Şair ve bestekâr Leyla Saz Hanım’ın oğlu, eski bakan İsmail Hakkı Arar'ın dayısıdır.
1873 yılında İstanbul'da “Sırrı Paşazade Mehmet Vedad” olarak dünyaya geldi. Annesi, şair ve bestekâr Leyla Saz Hanım, babası Trabzon, Diyarbakır, Adana ve Bağdat valiliği yapan ünlü vezir Giritli Sırrı Paşa'dır. Üç kardeşinden, Yusuf Razi (Bel) Paris'te inşaat mühendisliği okumuş, İstanbul Şehreminliği, "Posta Telgraf Nazırlığı" ve "Nafia Nazırlığı" yapmıştır. Piyanist olan kızkardeşi Nezihe (Beler), batı musikisi besteleri yapmıştır. Üçüncü kardeşi ise elektrik mühendisiydi.[1]
Vedat Bey, orta öğrenimini Mekteb-i Sultanî'de yaptıktan sonra eğitimine Fransa'da devam etti. Önce École Monge'u bitirdi; ardından Julian Akademisi'nde resim ve heykel kurslarına katıldı.[2] Bir süre École Centrale'da mühendislik derslerini izledikten sonra Paris Güzel Sanatlar Yüksekokulu'nun sınavına girdi. 300 kişi arasından 9. olarak, 1893 yılında, ünlü mimar Moyaux'un atölyesinde mimarlık eğitimine başladı.[3] Mimarlık eğitimini tamamladıktan sonra ünlü ve geleneksel Roma Ödülü bursuna başvurmak istedi. Fransız olmadığı için kabul edilmediği yarışmaya, katılmak için 1895'te Fransa Devlet Başkanı'nın özel izni ile katılabildi ve çalışması Légion d'honneur Nişanı ile ödüllendirildi; bir yıl Roma'da öğrenim gördü.[3][4]
1897'de Türkiye'ye döndü. Sirkeci'de bir yazıhane açtı;Mimar Kemalettin Bey ile birlikte Türk mimarisine yeni bir milli kimlik kazandırma çabalarına girişti. O güne kadar mimarlık hizmeti yerli gayri-müslüm azınlık ile İtalyan ve Fransızların elinde olduğundan, bir Türk’ün mimarlık bürosu açması toplumda hayretle karşılanmıştı.[1] Vedat Bey, Türklerin mimarlık mesleğini beceremeyeceği koşullanmasını yok etmek için özel bir çaba harcadı.
Serbest mimarlığı sürdürürken 1899'da İstanbul Şehremaneti mimarlığına getirildi, Cemil Topuzlu Paşa'nın şehreminliği süresince “Heyet-i Fenniye Reisi” olarak çalıştı. Ertesi yıl Sanayi-i Nefise Mektebi'nde mimarlık tarihi dersleri verdi.[4]
1900 yılında Musa Kazım Bey'in kızı Firdevs (Dino) Hanım ile evlenen Vedat Bey, bu evlilikten dört çocuk (Nihat Vedat Tek, Selime Yekta Işıtan, Saadet Ejder, Belkıs) sahibi olmuştur.[5]
O yıllarda II. Abdülhamit'in 25. tahta çıkma yıldönümü dolayısıyla imparatorlukta büyük bir yapım faaliyeti başlamıştı.[2] Bu kapsamda Zeynep Hanım Konağı’nın “Darü’l Hayr” olarak yeniden düzenlenmesi işi Vedat Bey’e verildi. Yapılacak okula, 93 Harbi’nde şehit düşen askerlerin çocukları alınacak ve bir sanat sahibi olmaları sağlanacaktı. Vedat Bey, konağın dönüşümünü gerçekleştirdi.
Darü’l Hayr’ın düzenlenmesinin ardından geçmişte babasının da valilik yaptığı Kastamonu’da Hükümet Konağı’nı tasarladı. Bu yapı, Mimar Vedad'ın "milli mimari" olarak adlandırılan üslubun özellikleri atfedilebilecek ilk yapısıdır.[2]
Gerek Darü'l Hayr kurulması için gösterdiği çabalar, gerekse Kastamonu Hükümet Konağı için gerçekleştirdiği proje sayesinde gözde bir mimar haline geldi ve 1905'te Posta Telgraf Nezareti mimarlığı görevine getirildi. Postane-i Amire'nin yapım işi kendisine verildi. 1905-1909 arasında inşası süren bu bina, hayatının en önemli projesi idi.[3] Kendisine "Legion d'Honneur"; "Mecidi" ve "Osmani" nişanları ve "Sanayi madalyası" kazandırdı.[3] Postane binasına bağlı olarak Hubyar Mescidi’ni inşa etti.
Postane inşaatı devam ederken Sultanahmet'te “Defter-i Hakani” (Tapu ve Kadostro Müdürlüğü) binasının yapım işi de kendisine verildi.
Meşrutiyetin İlanı üzerine harap durumdaki Meclis-i Mebusan binasının yenilenmesi ile görevlendirildi. Mimar Fossati tarafından eski Darülfünun için yapılmış olan bu yapıyı da büyük bir başarı ile yeniledi.
Ertesi sene Sultan Abdülhamit tahttan indirilmiş; Mehmet Reşat’ın sultan olmuştu. Yeni sultanın tahta geçtiği gün Mimar Vedat, Sermimar-ı Hassa (sarayın başmimarı) olarak görevlendirildi. Bu görevi boyunca yirmi adet sarayın bakım ve yenileme işleri ile ilgilendi. Vedat Bey, 1914'te istifa ederek ayrıldığı sermimarlık görevinin ardından yine saray yapıları ile ilgilenmek üzere Emalk-i Hakani mimarı (padişah binaları mimarı) olarak çalışmaya başladı.[5] Ancak ertesi sene Vahdettin'in tahta çıkması üzerine saltanat değişim kuralları gereği bu görevinden alındı.[5] Böylece altı yıl süren saray görevi son buldu.
I. Dünya Savaşı sırasında ise Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından Harbiye Nezareti başmimarlığına atandı ve bu görevi üç yıl sürdürdü. O yıllarda Sirkeci’deki Mesadet Han'ı sultanın çocukları için yaptırdı; Haydarpaşa Vapur İskelesi’ni, Cemil Topuzlu Köşkü'nü, Moda İskelesi'ni, Fatih’teki Tayyare Şehitleri Anıtı’nı yaptı.
Cumhuriyet’in ilanından sonra Ankara’ya çağrıldı. Anıtsal bir yapı olan Cumhuriyet Halk Fırkası Mahfelini inşa etti (bu yapı sonraları ikinci T.B.M.M binası olarak kullanıldı); Atatürk için Gazi Köşkü’nü düzenledi. Sıhhiye Vekaleti için Ankara Palas planlarını hazırlarken bu işin Mimar Kemaleddin'e devredilmesi ve parasının ödenmemesi onun için bir hayal kırıklığı oldu.[2] Siparişlerinin elinden alınması üzerine tüm resmî görevlerinden ayrılarak Ankara’yı terk etti; İstanbul’a dönüp 1942’ye kadar serbest mimar olarak çalıştı.
1925'te Sanayi-i Nefise Mektebi'ndeki ilk Türk öğretim görevlisi oldu; bir yandan da Yüksek Mühendis Mektebi'nde ders verdi. 1930’lu yıllarda çoğu Nişantaşı’nda olmak üzere pek çok apartman yaptı. Kendisi de Teşvikiye'de 1928'de kendisi için yaptırdığı apartmanda yaşadı.
Zaman zaman güncel mimarlık ve kent tasarımı sorunlarını konu edinen yazılar da yazdı.
1942 yılında İstanbul'da öldü. Edirnekapı Şehitliği’ne defnedilmiştir.
Tarih ve yıl parametreleri birlikte kullanılmamalı
(yardım)