Makale serilerinden |
Çerkesler |
---|
Çerkes milliyetçiliği[1][2][3] (Adigece: Адыгэ лъэпкъыпсэ; Rusça: Черкесский национализм; veya Çerkes milli hareketi[4][5][6]), dünya çapında Çerkesler arasında Çerkes kültürünü muhafaza etme, Çerkes dilini koruma,[5][7] Rusya tarafından işlenen Çerkes Soykırımı hakkında farkındalık yayma,[4][8] Çerkesya'ya geri dönme[5][9] ve orada bağımsız bir devlet kurma[3][6][10][11] hareketidir. Bazı Çerkes milliyetçileri Adigece ve Kabardeyce ayrımını yok ederek tek standart Çerkes diyalektinde birleşmeyi de hedeflemektedir.[12]
17 Temmuz (O.S.), 1763'te Rus kuvvetleri, Doğu Çerkesya'daki Mezdeug (günümüz Mozdok) kasabasına girerek orayı bir Rus kalesine dönüştürdü. Böylece Rus-Çerkes Savaşı başladı.
Savaş sırasında Rus İmparatorluğu, Çerkesya'yı bağımsız bir bölge olarak tanımadı. Bölge hiçbir zaman Rus kontrolünde olmamış olmasına rağmen, Çerkesler Rus toprağında isyan çıkaran bir grup asi olarak görüldü[13] ve Rus generaller Çerkesleri milli isimleriyle değil, "dağlılar", "haydutlar" ve "dağ pisliği" olarak adlandırdı.[13][14]
Bu Çerkesler arasında birliği güçlendirdi ve ilk defa Rus-Çerkes Savaşı sırasında Çerkesler arasında tek bir millet olarak birleşme bilinci yayılmaya başladı. İlk defa 1807'de Qalebatıqo Şupago,[15] ardından İsmail Berzeg,[16] Hawdıqo Mansur,[15] Seferbiy Zaneqo[17] ve Gerandıqo Berzeg[18] gibi Çerkes liderler bu birliği güçlendirmek için çabaladı. 1830'da Çerkes bayrağının tasarımının standartlaşması Çerkes birliğini kuvvetlendirdi.
[19] Hawdıqo Mansur'un 1840 yılında yaptığı konuşma Çerkes Milliyetçiliği'nin Rus-Çerkes Savaşı sırasındaki etkisini gösteriyor:[15]
"Bir çok cesur savaşçılarımızı kaybettiysek de onların yerine koyacak adamlarımız ve çocuklarımız vardır! En fenası, barut ve kurşunumuz olmaması yüzünden tüfeklerimizi kullanamayacak bir hale düşmemizdir. Böyle olsa bile elimizde kılıçlarımız ve kamalarımız varken düşmanlara aslâ itaat etmeyeceğiz! Bütün dünya bizi terketse ve vatanımızın son noktasına kadar sürülsek dahi yine Çerkeslerin neye muktedir oldukları görülecektir. Gerekirse kadın ve çocuklarımızın düşman eline geçmemeleri için onları kendi ellerimizle keseceğiz ve onların intikamını almak için müttehiden biz de mahvolacağız."
— Hawdıqo Mansur
"Çerkesleri Çerkesya'dan uzaklaştırma" fikri resmi olarak 10 Mayıs 1862 tarihinde Çar II. Aleksandr tarafından onaylandı.[20] Çar II. Aleksandr'ın verdiği emir Çerkesleri katletmek yerine sürgün etmek olmasına rağmen, Rus komutanlar bunun yerine Çerkes nüfusunun büyük bir kısmının katledilmesi fikrini tercih ettiler.[21] Bölgede bulunan Britanyalı diplomat Sir Pelgrave durumu "yok olmalarını izlemek üzücü, tek suçları Rus olmamaktı" şeklinde yorumlamıştı.[22]1861 yılında Çerkes entelektüelleri ve askerî liderleri arasındaki bir toplantıda tam anlamıyla Avrupaî bir meclis kurulması gerektiği kararı alındı ve 13 Haziran 1861 tarihinde Çerkes Meclisi kuruldu. İlk defa Çerkes Milliyetçiliğini esas alan bir meclis kurulmuştu. Meclis başkanı ve Çerkesya başkanı olarak Gerandıqo Berzeg seçildi.[18] Tüm Çerkesya'nın ortak hükûmeti bu meclis idi.[23][24][25]
1862'de Çerkes Meclisi temsilcileri, davalarını savunmak için Britanya'daki büyük şehirlere bir liderler heyeti göndererek Londra, Manchester, Edinburgh ve Dundee gibi büyük İngiliz ve İskoç şehirlerini ziyaret ettiler.[26] Ziyaretler başta İskoçlar olmak üzere Britanyalılar tarafından destekle karşılandı.[27] Politikacılar ve gazeteler "Çerkes davasını" ele almaya ve "Çerkesya'yı katliamdan kurtarmak" için müdahale çağrısında bulunmaya başladılar.[28]Ancak bu tür girişimler İngiliz hükûmet politikasını değiştirmede başarısız oldu.[29]
9 Nisan 1864'te Çerkesler tarafından "Çerkes Liderlerden Majesteleri Kraliçe Victoria'ya Dilekçe" imzalandı[30][31][32] ve İngiliz hükûmetinden sürgüne karşı yardım istendi, ancak başarısız olundu.
1861'den 1864'e kadar sürgünleri gerçekleştirme sorumluluğu Yevdokimov'a verildi.[33][34] Yevdokimov'un tehcir operasyonları sırasında ölen Çerkeslerin sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte modern tahminler en az 625.000 ile başlamaktadır.[35] Bazıları, ayrılmayı beklerken kalabalıklar arasında salgın hastalıklardan öldü. Diğerleri, yoldaki gemiler fırtınalar sırasında battığında[36] veya kâr odaklı nakliyecilerin kârı en üst düzeye çıkarmak için gemilerini aşırı yüklediği durumlar nedeniyle öldü.[37] 1864'te Bâb-ı Âli, kıyılarında meydana gelen insani felaket nedeniyle Rus hükûmetinden tehcirleri durdurmasını defalarca istedi. Osmanlı talepleri defalarca reddedildi.[38]
Osmanlı arşivleri, 1879'da yaklaşık 1 milyon Kafkas göçmeninin Osmanlı İmparatorluğu'na girdiğini ve bunların yaklaşık yarısının kıyılarda hastalıklar nedeniyle öldüğünü gösteriyor.[39] Osmanlı topraklarına sürgün edilen Çerkesler ağır bedeller ödediler. Başlangıçta okullara ve camilere yerleştirildiler ya da yerleşinceye kadar mağaralarda yaşamak zorunda kaldılar. Osmanlı yetkilileri, Çerkes yerleşimcilere düzenli su kaynaklarına ve tahıl tarlalarına yakın araziler tahsis etti. Çok sayıda kişi yeni evlerine giderken hastalıktan ve kötü koşullardan öldü.[40] Osmanlı'ya gönderilen Çerkesler, Balkanlar, Anadolu ve Arabistan başta olmak üzere imparatorluğun her bölgesine yerleştirildi.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Çerkesler çoğunlukla kendi içlerine kapandılar ve ayrı kimliklerini korudular. Hiçbir dış etkiye müsamaha göstermeyecekleri kendi mahkemeleri vardı.[41]
Romanya'da Çerkesler ve bölgenin Hristiyan nüfusu arasındaki gerilim yüksekti. Çerkesler kazançlarının bir kısmını Osmanlı yetkililerine verirlerdi. Paşa Sarayı (şimdi Tulça Sanat Müzesi) ve Tulça Aziziye Camii, Çerkeslerden gelen fonlarla inşa edildi.[42][43] Bulgaristan'da ise Çerkesler, "Ruslara çok benzedikleri" için Bulgarlarla anlaşamadılar. Çerkesler her zaman Bulgar isyancılara karşı Osmanlı kuvvetlerinin yanında yer aldığı için sık sık çatışmalar oluyordu.[44][45] 93 harbinin ardından Çerkesler Avrupa devletleri tarafından "Müslüman tehdidi" olarak görüldü ve sürgün edilmeleri istendi.[46] Çerkesler Bulgaristan'dan ve Balkanların diğer bölgelerinden sürülerek Ürdün, İsrail, Suriye ve Türkiye gibi yeni topraklara yerleştirdi.[47][48]
Çerkeslerin yerleştiği Arap bölgelerinde Bedevi Araplar Çerkeslere çok olumsuz baktılar. Çerkesler haraç vermeyi reddettiler ve Bedevi liderler Çerkesleri gördükleri yerde öldürmenin helal olduğunu ilan ettiler. Araplar, Çerkes kültüründe kadının özgürlüğü karşısında şaşkına dönmüşler ve Çerkesleri münafık ilan etmişlerdi. Özellikle Filistin'de Çerkes köyleri sık sık Arapların saldırısına uğradı. Bedevi silahlarının ve hareket kabiliyetinin üstünlüğüne rağmen Çerkesler mevzilerini ve nüfuslarını korudular.[49] Daha sonra Ürdün'deki Çerkesler, modern Amman'ın kuruluşuna damgasını vurdu.[50]
Sonraki nesil, Osmanlı İmparatorluğu'na hızla uyum sağladı. Çerkes aydınları, imparatorluğun yıkılışına kadar Osmanlı devletinde yüksek mevkilerle aktif rol aldılar. Başta Eşref Kuşçubaşı olmak üzere Çerkesler Teşkilat-ı Mahsusa, Hamidiye Alayları, İttihad-ı Terakki gibi nüfuzlu oluşumlarda önemli roller oynadılar.[51] Osmanlı topraklarındaki Çerkesler, birincil bir Osmanlı-Müslüman kimliğini sürdürdüler ama aynı zamanda Çerkes kimliklerini de benimsediler. Osmanlı İmparatorluğu'nda Jön Türk Devrimi'nden sonra Çerkes milliyetçiliği faaliyetleri başladı. Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti, Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti gibi kuruluşlar Çerkes dilinde dergiler çıkardılar ve Çerkes okulları açtılar. Bu okullar Latin alfabesi ile kız-erkek karışık eğitim vermekteydi. Şimalî Kafkas Cemiyeti ve Kafkas İstiklâl Komitesi gibi bazı örgütler daha az kültürel ve daha politikti. Her ikisi de Çerkesya'nın bağımsızlığını hedefliyordu ve İttihat ve Terakki tarafından destekleniyordu.[52][53]
Modern Çerkes milliyetçiliği başlangıçta glasnost ve perestroyka dönemlerinde yükselmeye başladı ve 1990'ların başında zirveye ulaştı. Çerkes milliyetçileri yetkililer üzerinde ısrarlı bir baskı uyguladılar ve taleplerinin çoğu bölgesel yetkililer tarafından kabul edilmek zorunda kaldı.
Vladimir Putin başkan olduğunda Çerkes özerkliği defalarca hedef alındı. Dünya Çerkes Birliği ele geçirildi ve Rus yanlısı bir kukla örgüte dönüştürüldü. Karşı çıkan üyeler hapis ve suikastlerle siyasi arenadan uzaklaştırıldı. 2000 yılının sonunda çok az sayıda bağımsız milliyetçi örgüt vardı. Ancak 2010'larda Çerkes milliyetçiliği, Qbaade Muharebesi'nin yapıldığı ve Çerkes sürgünü'nün başlatıldığı yer olan Soçi'de deüzenlenen 2014 Soçi Olimpiyatları'ndan sonra bir rönesans geçirdi.
Bu arada diasporada kültürel bir uyanış yaşandı. Kafkasya ile temaslar kuruldu ve diaspora içinde Çerkes kimliğini güçlendirmek için birçok kurum kuruldu. Çerkes milliyetçiliği artık genç Çerkesler arasında neredeyse evrensel olarak popüler.[1] Mevcut Çerkes aktivistlerin büyük çoğunluğu yeni ve bazı istisnalar dışında genellikle 18 ile 28 yaşları arasında.
Çoğu Çerkes bağımsız bir Çerkesya'yı uygun görse de, Çerkesov[54] gibi bazı Çerkes milliyetçileri, Rusya federasyonundan çekilmenin şart olmadığını ve Rusya içinde birleşik bir Çerkesya'nın yeterince iyi olduğunu öne sürüyorlar.[55] Çerkesler ile Karaçay-Balkarların aynı cumhuriyeti paylaşmak zorunda kaldıkları Karaçay-Çerkesya ve Kabardey-Balkarya cumhuriyetlerini yeniden organize etme ve onları Kabardey ve Karaçay-Balkarya olarak ayırma hareketi Çerkesler ve Karaçaylar arasında popüler.[56][57]
Çerkes örgütlerinin faaliyetlerine karşı koymak ve Çerkeslerin herhangi bir pozisyona sahip olmalarını engellemek için 1991 yılında Nina Konovaleva ve Boris Karatayev liderliğindeki kendisine "Slavlar Birliği" adını veren bir Neo-Nazi örgütü kuruldu. Birincil hedefleri "Rusları sözde Çerkesya'daki Çerkes kontrolünden korumak"[56] olan örgüt Çerkeslere karşı saldırılar düzenledi. 1991'de Slavlar Birliği, Adigey Cumhuriyeti'nin kurulmasına aktif olarak karşı çıktı ve bölgenin bunun yerine Krasnodar Krayı'nın bir parçası olması gerektiğini destekledi. "Vahşi dağlıların bir cumhuriyete ihtiyacı olmadığını" savundular. Slavlar Birliği, Adigey'in özerkliğini "dış güçlerin Büyük Çerkesya devletini kurmaya ve Rusları yok etmeye yönelik tehlikeli planının" bir parçası olarak nitelendirdi.[56][58] Grup, "Rusların üstün statülerini korumaları" için üç Çerkes cumhuriyetinin komşu Rus krailerine tamamen ve tamamen kaldırılması çağrısında bulundu.[56][59]
Adigey'de Ağustos 2009'da Çerkesler tarafından Rus Ortodoks haçlarının dağlardan atıldığı bir dizi protesto düzenlendi. Bunlar, Çerkesler tarafından baskı ve sömürgeleştirmenin sembolleri olarak görülen Slavlar Birliği ve Rus Ortodoks Kilisesi'ne karşı sembolik gösterilerdi.[60] Moskova'nın Adigey'deki Slavlara kolaylık sağlaması da Çerkesler arasında hoşnutsuzluğa neden oldu.[61] Temmuz 2023'te Çerkesler "General Zass" isimli enerji içeceğinin üretimine tepki gösterdiler.[62][63]
Kasım 2009'da, Çerkesleri çok ağır bir şekilde aşağılayan bir haber makalesine yanıt olarak Çerkes aktivistler, "Karaçay-Çerkes'teki Rus hükümetinin ve Rus halkının cehaletine" karşı bir kitlesel protesto programı düzenlediler.[64] Ancak hükûmet, grip virüsünü "tehdit" olarak göstererek toplantıyı iptal etti.[64][65] Ancak Çerkes gençlik hareketinin lideri Timur Jujuev bunu şu sözlerle eleştirdi:[64][66]
Tüm alışveriş merkezleri düzenli olarak çalışmaya devam ediyor, peki acil durum nerede? Tıbbi maske takmamız gerekse bile ve devletten ruhsatımız olmasa da protestoyu organize edeceğiz. Bu bir veya iki kişinin iradesi değildir; bu bir ulusun iradesidir ve ne düşündüğümüzü söyleme hakkımız var.
Üç cumhuriyette de Çerkesler ve Çerkes olmayanlar arasında hızlı bir gerilim tırmanışı oldu. Adigey'de Ruslar Adigey'in yok edilmesini talep ederken, Karaçaylar Çerkes memurları sabote ederek Çerkesleri görevden uzaklaştırma stratejisini benimsedi.[64][67] Dahası, son otuz yıldır, Sovyet ve ardından Rus yetkililer, "Ruslara olan bağlılıkları" nedeniyle her zaman Karaçayları atadığından, hiçbir Çerkes cumhuriyette en yüksek mevkiye sahip olmadı. Ayrıca Karaçay ve Çerkes tarihçileri arasında çeşitli tarihi konularda çok sayıda çatışma yaşandı. En skandal olaylardan biri, Karaçay tarihçilerinin Elbruz Dağı'na tırmanan kişinin (Çerkesçe'de Khaşar Çiler, Karaçayca'da Hilar Hakirov) Nalçik'li bir Çerkes değil, gizlice bir Karaçay olduğunu iddia etmesiyle yaşandı. Ekip arkadaşlarının ifadeleri Çerkes olduğunu söylediği için daha önce Çerkes olduğu kesin olarak kabul ediliyordu.[64] 20 Kasım'da Çerkessk'te "büyük Karaçay kahramanı" Hakilov'u öven bir afiş Çerkes failler tarafından yakıldı.[64][68]
Başka bir protesto, yerel Express-Post gazetesinin bir Çerkes köyü olan Besleney'in düzinelerce Yahudi çocuğu Nazilerden kurtardığı gerçeğini yalanlaması üzerine Karaçay-Çerkes'teki Çerkesler tarafından başlatıldı.[64][69]
Kabardey-Balkarya'da Çerkes grupları Karaçay-Çerkesya'daki protestolarla aynı zamana denk gelecek şekilde protestolar örgütlediler. Yaklaşık 3000 kişi katıldı. Yaklaşık 3000 kişi katıldı. Nalçik şehrinin küçük nüfusu ve cumhuriyetin Çerkes nüfusunun küçük nüfusu düşünüldüğünde bu çok büyük bir rakam olarak görülüyor.[64] Çerkes hareketinin liderlerinden İbrahim Yaganov internette bir video yayınladı. Videoda Çerkes bayrağı altında duruyor, tüm Çerkes gençlerini haklarını ve tarihi topraklarını sahiplenmek için uyanmaya çağırıyordu. "Önce soykırıma uğradık. Sonra siyasi faaliyetlerimizden dolayı sürekli izlendik, takip edildik, şantaj yapıldı. Ama artık kaybedemeyiz çünkü zaten her şeyimizi kaybettik" dedi.
Jelyabi Kalmykov'a göre, Cumhuriyetteki açık Çerkes çoğunluğa rağmen, KBR parlamentosu 'Toprak ve toprak üzerine' yasa tasarısını onayladıktan sonra, KBR'de yaşayan her Balkar, sırasıyla 10.6 hektar arazi alırken, her bir Çerkes'e sadece 1.6 hektar arazi verildi".[64] Kabardey-Balkar'daki Çerkes Kongresi'nin lideri Ruslan Keshev, "Hükümet bizi dinlemezse harekete geçmeye hazırız. Sahip olduğumuz tek vatan burası" şeklinde açıklama yaptı.[64]
29 Aralık 2010'da, önde gelen bir Çerkes milliyetçisi ve etnograf Arsen Tsipinov[70] suikaste uğradı.[71][72] Haziran 2019'da Çerkes milliyetçisi Martin Kochesoko, Rus hükûmeti tarafından ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.[73] Dünyanın dört bir yanındaki Çerkes milliyetçileri Rus hükûmetine baskı yaptıktan sonra[74][75] sonra cezası hafifletildi ve Kochesoko ev hapsine alındı, ardından tamamen affedildi.[76]
25 Eylül 2022'de Nalçik'teki Çerkesler, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini protesto etti.[77][78] Bir gün sonra Nartkala'da protesto ettiler.[79] Kendi örgütlerine başkanlık eden beş Çerkes milliyetçisi Valery Khazhukov, Marks Shakhmurov, Aslan Beshto, Alik Shashev ve Timur Alo, seferberliği durdurmak için Çerkes cumhuriyetlerinin liderlerine 1250 kelimelik bir mektup gönderdiler.[80][81][82]
Temmuz 2020'de Soçi’ye yakın Adler’de inşa edilen ve Çerkes soykırımında rol oynayan liderleri yücelten anıtın Habzeci Çerkesler tarafından yıkılmasından rahatsız olan Rusya Devlet televizyonu sunucusu Mikhail Leontiev, programında konuyu yorumlarken Çerkesler hakkında hakaret ve aşağılama içeren ve yeni bir Çerkes katliamını öne süren ifadeler kullandı, "Evet beyler iki seçeneğiniz var. Birincisi ya size tolerans gösteriyoruz ve yerelleştiriyoruz; ya da sizi yok ediyoruz... Size bir çizgi çizildi ve bu çizginin ötesine geçmeyin denildi. Burada kalacaksınız! Tolere edildiğiniz için, varlığınızı devam ettirdiğiniz için mutlu olun!" dedi.[83] Rusya devlet şirketleri Gazprom ve Rumsfelt’in yöneticileri ve çeşitli siyasetçiler kaldırılan anıt üzerinden Çerkeslere ağır hakaretler içeren açıklamalar yaptı. Rus teknoloji tasarımcısı Artemy Lebedev Çerkeslere yönelik ağır hakaretler ve yeni soykırım imalarının bulunduğu açıklamalarda bulundu.[84][85][86] Hemen ardından Lebedev’e Rusya’da üst düzey nişanlardan olan “Vatan Liyakat Nişanı” verilmesi bu kişilerin devlet tarafından korunduğu şüphesini uyandırdı.[87]