"İzmir Rıhtımında" (İngilizce: "On the Quai at Smyrna"), Ernest Hemingway tarafından yazılan bir hikâyedir. İlk olarak 1930'da Zamanımızda adlı hikâye kitabının Scribner's sürümünde "Introduction by the author" adıyla yayımlandı.[1] Edmund Wilson tarafından yazılan bir önsöz de hikâyeye eşlik etti. 1938'de yayımlanan Beşinci Kolon ve İlk Kırk Dokuz Hikâye adlı seçkide, hikâyenin adı "İzmir Rıhtımında" olarak değiştirildi.[2] Zamanımızda 1955'te tekrar yayımlandığında hikâye, "Kızılderili Kampı"nın yerini alarak kitabın ilk hikâyesi oldu.[3]
Hikâyenin konusu 1922'de Türk-Yunan Savaşı sonrasında İzmir'de geçer.[1] Bir anlatıcı mültecilerin tahliyesini anlatırken deniz kuvvetleri -muhtemelen Britanyalı[1]- düzeni sağlamak için rıhtıma gelir. Anlatıcı, sivil mültecilerle ilgili olarak "En kötü şey … her akşam gece yarısında çığlık atmalarıydı. Neden çığlık atmaya başladıklarını bilmiyorum. Biz limandaydık ve onlar iskeledeydi ve gece yarısı çığlık atmaya başladılar." sözlerini kullanır.[4] Britanyalı bir subay, bir Türk subayın şikayeti üzerine topçulardan birini gemiye geri gönderir. Anlatıcı, kucaklarındaki ölü bebekleri altı gün boyunca vermeyi reddeden kadınları ve adamlarının bunları almak zorunda kaldıklarını anlatır. "Türk" olarak adlandırdığı öngörülemeyen ve kararlarıyla mültecilerin kurtarılmasını zorlaştıran bir kişiden bahseder. Türk'ün adamlarının iskeleyi alabileceğini söyleyen anlatıcı, "Bizi sudan püskürtebilirlerdi fakat biz de şehri cehenneme çevirebilirdik." sözlerini kullanır.[5] Okuyucularına hitaben "Limanı hatırlıyorsunuz. Etrafında yüzen pek çok güzel şey vardı. Hayatımda ilk kez o an bir şeyler hakkında hayal kurdum." der.[5] Doğum yapan kadınların ölü bebekler kadar kötü olmadığını ve onların yalnızca karanlık bir yere ve bir battaniyeye ihtiyaçları olduğunu söyler. Tahliye ile ilgili olarak "Yunanlar da iyi adamlardı. Tahliye sırasında yanlarına aldıkları hayvanlarıyla yola çıkamayınca ön ayaklarını kırdıkları hayvanları sığ suya attılar." sözlerini kullanır.[5]
Hemingway eleştirmeni Thomas Strychacz, Hemingway'in "İzmir Rıhtımında"da "rasyonel ve rahat olarak bilinen şeyin sınırlarını kıran olayların berraklığını değil de korkunç tarafını keşfettiğini" ifade etti.[6]