Artmış dörtlü (tritone, yarım oktav) paradoksu; aralarında artmış dörtlü aralığı olan, oktav ilişkili harmonik bileşenler barındıran iki tonun art arda duyulması sonucu dinleyicilerin, melodinin yükselmesi ve düşmesi ile ilgili farklı duyumlarda bulunması durumudur. İlk olarak 1986 yılında Diana Deutsch tarafından keşfedilmiştir.[1]
Artmış dörtlü paradoksunun deneyimlendiği tonlar, aralarında oktav ilişkisi bulunan ve "tepe biçimli" (bell-shaped) genlik zarflarına sahip harmonik bileşenlerden oluşur. Tonlar, değişken bir genlik zarflarına sahip birden fazla oktav değerlerini barındırması sebebiyle perde olarak isabetli algılansalar da; tonların hangi oktav aralığında (C0, C1 ..) oldukları isabetli algılanamaz. Dolayısıyla dinleyici, bilinçli olmayan bir şekilde, aralığın tize doğru mu pese doğru mu yöneldiğine karar vermek için maruz kaldığı konuşma düzenlerine göre oluşturduğu " perde çemberi " doğrultusunda hareket eder. Bu çemberin tiz olan kısmının zıddı pes karakterdedir. Bu açıdan pusulaya benzetilebilir.[2]
Deutsch 1987 yılında, perde çemberini tutarlamak ve çemberin oluşumundaki etkenleri incelemek amacıyla Kaliforniya Üniversitesi, San Diego'da bir dizi deneyler yapmıştır. Bu deneyler kapsamında 24 kişilik Kaliforniyalı bir grup ile 12 kişilik İngiliz bir gruba, on iki perdede artmış dörtlü aralığı (C-F#, C#-G, D-G#, ...) yukarıda bahsedilen tınısal koşulları (oktav ilişkisi, genlik zarfı) sağlayan tonlar aracılığıyla dinletilmiştir. Dinletinin içeriğine getirilen yargılardan yola çıkılarak iki grup için de tahmini perde çemberleri oluşturulduğunda; Kaliforniyalı grubun "tiz kutbunun" C-C# bandında, İngiliz grubun tiz kutbunun F#-G bandında olduğu gözlemlenmiştir. (Deutsch'un aynı üniversite genelinde lisans ögrencilerine yaptığı tiz kutup belirlemeye yönelik deneyde, tiz kutbun C#-D bandında çıkması bu konuda dikkat çekicidir.) Artmış dörtlü paradoksunun müzikle bağlantısını keşfetmek amacıyla; aynı gruplar müzik eğitimi olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayrılmış ve deney tekrarlanmıştır. Bu deneyin sonuçları incelendiğinde, kayda değer bir farklılık olmadığı gözlemlenmiştir.[3]
Tüm bunların ışığında; kişinin perde çemberini oluşturmasında, gelişmeye dayalı öğrenme sürecinde maruz kaldığı dil ve konuşma seslerini işlemesinin büyük etkisi olduğu yorumu yapılmıştır. Ayrıca bu duruma insanın evrimi üzerinden yaklaşılırsa; aynı coğrafyada yaşayan kişilerin, konuşanın duygusuna dair bilgileri edinmek amacıyla genel konuşma sesini merkeze oturttukları ve bunun dile özgü söz dizimlerinin (syntax) oluşumunda etkili olmuş olabileceği yorumunun yapılabileceği ortaya çıkmıştır.[3]
Psikoloji ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. |