Bu madde, öksüz maddedir; zira herhangi bir maddeden bu maddeye verilmiş bir bağlantı yoktur. (Eylül 2022) |
Psikolojideki biyolojik modeller açısından en yaygın kabul gören kuramlardan birisi, 1970 yılında Jeffrey Alan Grey tarafından geliştirilen Biyopsikolojik Kişilik Kuramı'dır. Gray bu bağlamda davranışsal aktiviteyi kontrol eden, Davranışsal inhibisyon sistemini (BİS) ve Davranışsal aktivasyon sistemi (BAS) olarak adlandırdığı iki sistem öne sürmüştür.[1][2][3] BİS'in cezaya karşı duyarlılık ve kaçınma motivasyonu ile ilişkili olduğu, BAS'ın ise ödüle duyarlılığa ve yönelme motivasyonuna bağlı olduğu düşünülmektedir.
Biyopsikolojik Kişilik Kuramı, Grey'in bir başka kuramı olan Pekiştirmeye Duyarlılık Kuramı ile benzer temellere dayanmaktadır ve Hans Eysenck'in biyolojik kişilik özelliklerini ele alan kortikal uyarılma teorisi üzerindeki fikir ayrılıklarının neticesi olarak ortaya çıkmıştır.[4] Eysenck, kişiliğe ilişkin soruları cevaplamak için beynin yapısının bir parçası olan ve kortikal uyarılmada rol alan ARAS'ı (assending retucular activating system) ele almıştır.Eysenk, uyarılma düzeyini içe dönüklük ve dışa dönüklük arasında derecelendirmiş, bu derecelendirmelerin karşılaştırılmasını da bunlara karşılık gelen bireysel davranış kalıplarını tanımlamak için kullanmıştır.[5] Grey, kişilik özelliklerinin sadece klasik koşullanma ile açıklanamayacağına inandığından Eysenck'in teorisini tamamıyla kabul etmemiş, Eysenk'in kuramına kıyasla daha fazla fizyolojik tepkilere dayanan teorisini geliştirmiştir.[6] Gray, hipotezlerini test etmek için araştırmacılara beynin farklı alanlarının öğrenme mekanizmalarından sorumlu olup olmadığını test imkânı sağlayan deney hayvanlarıyla çalışmış,[7] özellikle ödül ve cezanın kaygı ve dürtüsellik ölçütleriyle ilişkisini anlamaya odaklanmıştır.Bu çalışmaları neticesinde ödül ve cezanın Davranış İnhibisyon Sistemi (BİS) ve Davranış Aktivasyon Sistemi (BAS) olarak tanımladığı ayrışık sistemlerin kontrolü altında olduğunu gözlemlemiş ve bireylerin ödüllendirici ve cezalandırıcı uyaranlara karşı farklı duyarlılıklara sahip olabilecekleri sonucuna ulaşmıştır.[5]
Gray tarafından öne sürülen Davranışsal İnhibisyon Sistemi (BIS) belirli bir çevrede anksiyete ile ilgili ipuçları karşısında bireyin tepkisini yordayan nöropsikolojik bir sistemdir. Bu sistem, ceza veya organizmada rahatsızlık yaratan olumsuz olaylar karşısında harekete geçer.[7] Negatif uyaranlar, ceza ya da olumsuz duygu içeren olaylar gibi ipuçlarına cevap vererek, nihayetinde bu olaylardan kaçınılmasına neden olur.[5] Grey'in Teorisine göre, BIS cezanın önlenmesinin yanı sıra kaçınma motivasyonuyla da ilgilidir. Ayrıca, BIS'in kaygı temelli olduğu da öne sürülmüştür.[8] Yüksek BIS aktivitesi, ödüllendirilmemeye, cezaya ve yeni uyaranlara karşı yüksek duyarlılığa yol açar. Bu tür ipuçlarına karşı gösterilen yüksek duyarlılık, korku, endişe, hayal kırıklığı ve hüzün gibi olumsuz deneyimleri önlemek için bu tür ortamlardan uzak durulmasıyla sonuçlanır. Cezaya karşı daha hassas olan insanlar, cezaları daha itici algılarlar ve ceza karşısında daha fazla dağılırlar.[9] BIS'in ardındaki fizyolojik mekanizmanın, septohipokampal sistem ve beyin sapındaki monoaminerjik alıcı sinir bağlantıları olduğu düşünülmektedir.[10]
Davranışsal aktivasyon sistemi (BAS), BİS'in aksine, iştah açıcı (apetetif) bir motivasyon modeline dayanır. BAS ödüllere karşılık gelen ipuçlarını alır ve cezayla ilgili olmayan eylemleri kontrol ederek uyarıcı bir rol oynar. BIS'in aksine yaklaşma/yönelme türü davranışları ortaya çıkarır. Bu sistem beklenti ile ilişkilidir.[7] Grey'in teorisine göre, BAS koşullu apetetif uyaranlara karşı duyarlıdır ve dürtüsellik ile ilişkilidir.[6] Ayrıca, ödül duyarlılığına ve yaklaşma/yönelme motivasyonuna bağlı olduğu düşünülmektedir. BAS, cezalandırılmamaya ve ödüle duyarlıdır. BAS aktivitesi yüksek olan bireyler, ödülle tutarlı çevresel ipuçlarına tepki olarak sevinç, mutluluk ve umut gibi daha pozitif duygular yaşama eğilimindedir. Kişilik açısından, bu bireylerin, olası ödül karşısında hedefe yönelik çaba gösterme ve olumlu duygular deneyimle eğilimleri daha fazladır. BAS'ın fizyolojik mekanizması BIS kadar iyi bilinmemekle birlikte, beyindeki katekolaminerjik ve dopaminerjik yolaklarla ilişkili olduğu düşünülmektedir. BAS aktivitesi yüksek olan bireyler cezadan çok ödüle yönelik motivasyon ile istenilen davranışları daha iyi öğrenirler.[10]
Davranış İnhibisyon Sistemi (BIS) ve Davranış Aktivasyon Sistemi (BAS) ters bir ilişki içinde çalışmaktadır. Başka bir deyişle, belirli bir durum ortaya çıktığında, bir organizma iki sistemden biriyle tepki verebilir. Uyarım karşısında sistemler eş zamanlı olarak harekete geçmeyecektir. Hangi sistemin baskın olduğu uyaranın ceza veya ödül ile ilişkisine bağlı olarak değişecektir.[11] İki sistem arasındaki bu farklılaşma, farklı uyaranlar karşısında farklı beyin bölgelerinin aktive olmasına dayanmaktadır ve bu farklılıklar beynin elektriksel uyarımınım kaydedilmesiyle belirlenebilmektedir.[12]
Biyopsikososyal Kişilik Kuramı'nın gelişmesinden bu yana, bireylerin BIS ve BAS için nasıl bir dağılım gösterdiğini değerlendiren ölçekler geliştirilmiştir. Carver ve White (1994), BIS ve BAS'ın bireysel düzeylerini geçerli olarak ölçtüğünü gösterdikleri Davranış Engelleme Sistemi ve Davranışsal Aktivasyon Sistemi Ölçeği'ni oluşturmuştur.[13] Bu ölçek, iştah açıcı ve istenmeyen sonuçlara yönelik dürtüsellik ve anksiyete ile ilişkili motivasyonların farklılıklarına dayanmaktadır.[4] Ayrıca, Elektroensefalografi (EEG) ile her iki sistemin etkinliği test edilebilir.Bu ölçümler bireylerin kişiliğiyle ilgili farklı değişkenler için belirleyici olabilmektedir. Örneğin, bu ölçümler bir kişinin duygu durumunun olumlu veya olumsuz olduğunu gösterebilir.[6]