Salih Mirzabeyoğlu | |
---|---|
Doğum | Salih İzzet Erdiş 10 Mayıs 1950[1] Erzincan, Türkiye |
Ölüm | 16 Mayıs 2018 (68 yaşında)[2] İstanbul, Türkiye |
Defin yeri | Eyüpsultan Mezarlığı, İstanbul |
Takma ad | Kumandan[3] |
Meslek | Düşünür, yazar, şair |
Dil | Türkçe |
Milliyet | Kürt |
Vatandaşlık | Türkiye Cumhuriyeti |
Tür | Tasavvuf, Felsefe |
Edebî akım | İBDA Fikir Hareketi[4] |
Önemli eser | Bütün Fikrin Gerekliliği[4] Başyücelik Devleti |
Etkin yılları | (1975-2018) |
Etkilendikleri | |
Salih Mirzabeyoğlu ya da gerçek adıyla Salih İzzet Erdiş (d. 10 Mayıs 1950; Erzincan, Türkiye – ö. 16 Mayıs 2018; İstanbul, Türkiye), İBDA-C örgütünün lideri olduğu suçlamasıyla 28 Şubat sürecinde DGM tarafından ömür boyu hapse mahkûm edilen ve 16 yıl cezaevinde kaldıktan sonra yeniden yargılanıp 2 Mart 2016'da beraat eden, İBDA düşüncesinin kurucusu, Kürt asıllı İslamcı düşünür, şair, yazar.[5][6][7][8]
Salih Mirzabeyoğlu, Erzincan'da dünyaya geldi. Baba tarafı Kürt kökenli olup Muş'ludur ve Mirzabeyler aşiretindendir. Anne tarafı ise Türk kökenli olup Bursa'lıdır. İlkokulu 1962 yılında Eskişehir'de Fatih İlkokulu'nda, ortaokulu 1965 yılında Mehmetçik Ortaokulu'nda tamamladı ve 1968 yılında Atatürk Lisesi'nden mezun oldu. Yazı ve şiirleri lise yıllarında Babıali'de Sabah gazetesinde yayımlanmaya başladı. 15 yaşında Necip Fazıl Kısakürek ile karşılaştı ve Nakşibendî tarikatına katıldı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazanarak İstanbul’a geldi fakat eğitimini yarıda bıraktı.[9]
1971 yılında Eskişehir’de çeşitli fabrika ve sendikaların önünde “Gölge” ismi altında bildiriler hazırlayıp dağıttı. O yıllarda yakın arkadaşları tarafından “Kumandan” olarak anılmaya başladı.[10] İslâmî gençlik hareketlerinden biri olan Akıncılar'ın kurucuları arasında yer aldı. 1975'te Gölge dergisini çıkarttı ve ilk defa Mirzabeyoğlu soyadını orada kullandı.[11] 3 yılda ve iki dönem halinde toplam 14 sayı çıkan Gölge dergisinde Türkiye’deki İslamî kesimin politizasyonunu ve siyasî motivasyonunu sağlamaya yönelik bir dil kullandı. İlk eseri olan Bütün Fikrin Gerekliliği’ni bu dergide tefrika etti. Derginin hemen her sayısında Ortadoğu’daki Müslüman düşünürlerin ve siyasetçilerin yazılarından çevirilere yer verdi. Zengibar, Bangsamoro, Eritre, Pakistan, Filistin, Balkanlar ve İslam dünyasının çeşitli yerlerinde verilen bağımsızlık mücadelelerinin haberlerini yaptı. Müslüman gruplarla irtibat kurup yazışmalarını yayınladı.[12] Dergi, sert ve radikal söylemiyle, Mirzabeyoğlu’nun kurucularından olduğu Akıncılar teşkilatının eylemci tavrının ilham kaynağı olarak gösterilmiştir.[13] Böylece 68 kuşağı içinde yer alan Müslüman gençliğin Ülkücü ve Komünist grupların etkisine girmemesi için “Akıncılar” ismi altında toplanıp teşkilatlanmasını sağladığı söylenmiştir.[14]
Haziran 1979’da çıkardığı Akıncı Güç dergisinin ilk sayısını Necip Fazıl Kısakürek’e ithaf etti. Bu sayıda Millî Selamet Partisi’ne Büyük Doğu’nun gerektirdiği ideolojik misyonu yüklenmediği eleştirisini yaparak, Millî Selamet Partisi’nin gençlik teşkilatı olan Akıncılar’dan ayrıldığını duyurdu. Necip Fazıl Kısakürek, Akıncı Güç dergisindeki bu çıkışını okuması üzerine, Mirzabeyoğlu'nu 10 Haziran 1979 tarihli Ortadoğu Gazetesi’nde “Müjdelerin Müjdesi” başlıklı bir yazıyla takdim etti.[15][16] Necip Fazıl Kısakürek onun kaleminden çok etkilenmiş, “Benim 40 senedir aradığım ses buydu.” demişti.[17]
Mirzabeyoğlu, Akıncı Güç sayılarında başyazı olarak yayımladığı İdeolocya ve İhtilâl eserinin tefrikasına Necip Fazıl’ın çıkardığı Raporlar’da devam etti. Bu kitabın makalelerinde, devrim teorisini ele aldığı İslamcı bir siyaset düşüncesi geliştirdi.[18] İslamcı siyaseti düşünce ve eylem yönünden sistematize etmeye ağırlık verdi. Bir aktivist olmak yerine, militan ve entelektüel bir İslamî anlayışın teorisyeni olmayı seçti.[19] 1980 yılında, Macar Devrimi’nin strateji ve taktik analizini yaptığı Tarihten Bir Yaprak eserini yayımladı.[20] Bu dönemde “Büyük Doğu Devleti kurmak davranışı” suçlamasıyla hakkında ilk kez dava açıldı.[12]
12 Eylül döneminde arandı. Diğer siyâsî suçlular gibi sıkı yönetim idâresi tarafından hakkında tutuklama kararı çıkartıldı ama bu süreçte tutuklanamadı. Darbe sonrasında hazırlanan 1982 Anayasası’na karşı “hayır” propagandası yapmanın yasak olduğu referandum sürecinde, birçok yerde “anayasaya hayır” bildirileri dağıttı.[18]
Salih Mirzabeyoğlu'nun bu süreçte kaleme aldığı Kültür Davamız, İstikbâl İslâmındır gibi eserlerinin her biri, Necip Fazıl'ın övgüsüyle karşılaştı. Necip Fazıl'la Başbaşa eseri, 1982 yılında Necip Fazıl'ın "Hakkımda yazılmış tek harika kitap" şeklindeki değerlendirmesiyle yayınlandı.[21]
1984 yılında hem düşünce sisteminin hem de onun dile getirildiği yayınevinin adı olan İBDA’yı kurdu. Bu tarihten itibaren yazı hayatına ağırlık verdi ve 1999’a kadar 40’tan fazla eser yayımlayarak kendi külliyatını oluşturdu. 1986-1990 arası dönemde yurt içi ve yurt dışında dikkat çekmeye başladı. Mirzabeyoğlu’nun ortaya koyduğu İBDA fikriyatını benimseyen yeni ve dinamik bir gençlik zümresi oluştu.[19]
Körfez Savaşı öncesinde Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ABD ile aktif işbirliğine ilişkin açıklamalarına karşı çıkan Mirzabeyoğlu, Ekim 1990’dan itibaren dönemin Cuma dergisine peş peşe üç röportaj verdi ve ABD’nin Irak'a müdahalesine karşı kararsız görüntüdeki İslamî kesimi, Türkiye’deki Amerikan yanlısı siyasî atmosferi tersine çevirmeye çağırdı.[22] ABD’nin Irak’a saldırısının ardından, Mirzabeyoğlu’nun daha sonra “Şanlı Cuma” olarak isimlendireceği 25 Ocak 1991 tarihinde, Beyazıt Meydanı’nda Cuma namazından çıkan Amerikan karşıtı göstericiler, Saddam’a destek sloganları attı.[23] Beyazıt Meydanı'nda polisle çatışan protestocuların yanı sıra, aynı gün Bitlis, Bingöl, Batman ve Kayseri’de de Cuma namazından çıkan yüzlerce kişilik gruplar gösteriye başladı, çok geçmeden onlarca gösterici yaralandı. Tatvan’da bir gösterici, polisin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti.[24] Yurt genelindeki Amerikan karşıtı kalkışmanın sorumlusu olarak görülen Mirzabeyoğlu, 1 Şubat 1991 Cuma günü gözaltına alınarak tutuklandı ve Bayrampaşa Cezaevi’ne gönderildi.[25] 12 Nisan 1991 Cuma günü, şartlı tahliye hükümlerinden yararlanarak tahliye edildi. Mirzabeyoğlu daha sonra bu tutukluluk günlerini, İşkence isimli eserinde anlattı.[17]
28 Şubat sürecinde, bir gün çocuğunu okula götürürken tekrar gözaltına alındı. Hakkındaki suçlama sonrasında yasadışı İBDA-C örgütüne liderlik yaptığı gerekçesiyle tutuklandı.
5 Aralık 1999 tarihinde, kendisi ve diğer bazı tutukluların Jandarma tarafından Niğde, Çankırı ve Bandırma’ya nakledilmek istenmesi üzerine, Mirzabeyoğlu 67 İBDA-C tutuklusu ile birlikte kaldığı Metris Cezaevi’nde isyan başlattı. Koğuştaki mahkûmlar, 2’si binbaşı, 20 subay ve 130 eri rehin aldı. 54 asker yaralandı. Mahkûmların, etkisiz hale getirdikleri jandarmaları bırakmamakta ısrar etmeleri üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı Celil Demircioğlu cezaevine giderek isyanın sona erdirilmesi için görüşmelere başladı. Yedi buçuk saat sonra cezaevi yönetimiyle eylemciler arasında anlaşma sağlanması üzerine rehineler bırakıldı ve eylem bitti.[26][27][28]
Mirzabeyoğlu’nun, tarafsız bir yargılama olacağına inanmadığını belirterek duruşmalara katılmayı reddetmesine cevap, 5 Aralık isyanından 50 gün sonra, 25 Ocak 2000’de bu kez gaz bombaları ve ağır silahlar kullanılarak koğuşuna düzenlenen Noel Baba Operasyonu ile geldi. Operasyonda 1 tutuklu öldü, 9 tutuklu yaralandı. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, durumu “Devletin itibarı kurtuldu” sözleriyle karşıladı. Salih Mirzabeyoğlu operasyonun ardından ağır işkence gördü. Bazı gazeteler, ertesi gün mahkemeye çıkarılırken çekilen görüntülerini, “Yolunmuş tavuk”, “Tıraş olurken yüzünü kesti”, “Kafasını jandarmanın copuna çarptı” gibi başlıklarla verdi.[29][30][31][32]
26 Ocak 2000’de, İstanbul 6 No’lu DGM Başkanlığı’nda yargılamasına başlandı. Savunmasında "İsteyen et keser, isteyen o bıçağı başka amaçlarla kullanır." sözüyle kendisini bir teorisyen olarak bıçak yapan birine benzetti. 2 Nisan 2001'de "anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçundan idam cezasına çarptırıldı, idam cezası kaldırılınca ömür boyu hapis cezasına mahkûm edildi.[33]
2011 yılının başında “Salih Mirzabeyoğlu’na Özgürlük” kampanyası başlatıldı. 2011 yılı içinde, basında Mirzabeyoğlu hakkında toplam 33 köşe yazısı yer aldı. Davadaki hukuksuzluk iddialarının kamuoyunda ve ana akım medyada yer almaya başlamasıyla birlikte, 2012 yılında yeniden yargılanmasını talep eden 100’ün üzerinde yazı ve haber daha yayınlandı. 1 Şubat 2013'te ise bir imza kampanyası başlatıldı.[34]
Orhan Pamuk da 2014 yılında New York Times gazetesine verdiği röportajda, "Kar" romanının kısmen Salih Mirzabeyoğlu üzerine olduğunu açıkladı. “Şiddet eylemlerini destekleyen, bu fikri aşılayan ama kendisi bilakis bu eylemlerden uzak duran, iki anlamlı karizmatik entelektüel bir şahsiyet” olarak tanımladığı “Lacivert” isimli karakterini Salih Mirzabeyoğlu’na benzetti ve özgürlük kampanyasına destek verdi.[35][36]
23 Temmuz 2014 tarihinde İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararıyla yeniden yargılanma talebi kabul edilerek Bolu F Tipi Cezaevi'nden tahliye edildi.[37] Yeniden yargılanması sonucunda 2 Mart 2016 tarihinde İBDA-C davasından beraat etti.[38] Beraat gerekçesi olarak açıklanan kararda, "laik ve demokratik devlet düzenini benimsemeyen, yerine dini esaslara dayalı yeni bir dünya düzeni hedefleyen bir sistem karşıtı ve muhalif" olduğu, ancak İBDA-C oluşumuyla organik bağına ilişkin hiçbir somut ve inandırıcı kanıt mevcut olmadığı belirtildi. Aynı gerekçeli kararda, İBDA'yı, "şiir, sanat, estetik, dil, içtimai sistem, iktidar, hakimiyet, politika, devlet, siyaset bilimi gibi geniş bir sahaya hitap eden konuları felsefi, fikri ve ideolojik yönleriyle analiz ettiği” bir fikir akımı olarak geliştirdiği ifade edildi.[5]
Mirzabeyoğlu, 5 Mayıs 2018'de geçirdiği beyin kanaması nedeniyle Yalova Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı ve ameliyata alındı.[39] 7 Mayıs'ta beyin ölümü gerçekleşen, daha sonra İstanbul'daki Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne nakledilen Mirzabeyoğlu, 16 Mayıs 2018'de 68 yaşında hayatını kaybetti.[40] Mirzabeyoğlu, vasiyeti üzerine Necip Fazıl Kısakürek'in Eyüpsultan Mezarlığı'ndaki kabrinin yanına defnedildi.[41]
Demokrat Yargı Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin’e göre, Salih Mirzabeyoğlu uzlaşmacı geleneği reddetmesiyle Türkiye İslamcılığının bir istisnasıdır. Batı epistemolojisinin içinde kalarak Batı’nın teorik alanına dâhil olan İslamcı kuşakların tersine, teorik ve politik hesaplaşmasını doğrudan İslam geleneği içinde kurması sayesinde, modern öncesi İslam düşünürleri gibi daha komplekssiz ve yeni bir kavramsal dil yaratarak Batı ile yüzleşebilmiştir. Ertekin, Mirzabeyoğlu’nun, eserlerinde hemen her meseleye cevap geliştirmeye çalışmasının ve örgütsel bir bağ bulunamamasına rağmen cezalandırılmasının sebebinin düşünsel ve politik konumunun özgünlüğünden kaynaklandığını söylemiştir.[42][43]
|
|