Bu madde, öksüz maddedir; zira herhangi bir maddeden bu maddeye verilmiş bir bağlantı yoktur. (Şubat 2024) |
1821 İstanbul katliamı, Yunan İsyanı'nın (1821-1829) patlak vermesine misilleme olarak Osmanlı İmparatorluğu yetkilileri tarafından İstanbul'daki Rum toplumuna karşı düzenlenmiştir. Yunan ayaklanmasının ilk haberleri Osmanlı başkentine ulaşır ulaşmaz, toplu infazlar, pogrom tipi saldırılar,[1] kiliselerin yıkılması ve şehrin Rum nüfusunun mallarının yağmalanması meydana geldi.[2][2] Olaylar, Ekümenik Patrik 5.Gregorios'un asılması ve Tercüman Konstantinos Moruzi'nin başının kesilmesiyle sonuçlandı.
Mart 1821'in başlarında Aleksandros Ypsilantis Prut nehrini geçerek Boğdan'a yürüdü ve bu olay Yunan İsyanı'nın başlangıcı oldu.[3] Sadrazam, Tuna Prensliklerinde,[4] özellikle de Yaş ve Galaç'da Türklerin Rumlar tarafından katledildiğine dair söylentiler üzerine,[5] İstanbul'daki yedi Rum piskoposun tutuklanmasını emretti. Ayrıca, 2 Nisan akşamı Güney Yunanistan'daki Yunan İsyanı'nın ilk haberleri İstanbul'a ulaştı.[6]
Başta Ekümenik Patrik 5.Gregorios ve Tercüman Konstantinos Mourouzis olmak üzere Rum cemaatinin önde gelen şahsiyetleri Sultan 2. Mahmud tarafından isyandan haberdar olmakla suçlanmış, ancak her ikisi de suçsuz olduklarını savunmuşlardır.
Ekümenik Patrik, Osmanlı makamları tarafından isyancıları aforoz etmeye zorlandı ve bunu 15 Nisan 1821'de Dallar Bayramı'nda yaptı. İsyancılarla bir ilgisi olmamasına rağmen, Osmanlı yetkilileri, Osmanlı İmparatorluğu'nun Ortodoks nüfusunun temsilcisi olarak ayaklanmayı önleyemediği için onu yine de vatana ihanetten suçlu buldular.[7]
Patrik kendisini isyancıları aforoz etmek zorunda bulsa da, Osmanlı yöneticilerini yatıştırmayı başaramadı.[8] Daha sonra, aforozla aynı gün, Sultan, Tercüman Konstantinos Mourouzis'in idam edilmesini emretti. Reîsü'l-küttâb'ın evinde tutuklandı ve cesedi halka teşhir edilirken başı kesildi.[9] Dahası, kardeşi ve Fenerli ailelerinin diğer önde gelen üyeleri de idam edildi,[10] ancak aslında sadece birkaç Fenerli'nin isyancılarla bağlantısı vardı.[11]
Ortodoks Patriği'nin Sultan'a bağlılığını bildirme çabalarına rağmen, Sultan ikna olmamıştır.[9] Aforozdan bir hafta sonra, 22 Nisan 1821 Paskalya günü, ayin sırasında Osmanlı askerleri tarafından yakalanır ve Patrikhanenin merkez kapısında asılır.[12][13] Böylece, isyanla hiçbir ilgisi olmamasına rağmen, bir intikam eylemi olarak ölümü emredilmiştir.[14] Cesedi üç gün boyunca kapıda asılı kaldı ve daha sonra Yahudi bir kalabalığa teslim edilerek (o dönemde İstanbul'daki Rum ve Yahudi cemaatleri arasında düşmanlık vardı) Haliç'e atılmadan önce sokaklarda sürüklendi.[15][16] Ceset sonunda bir Rus gemisinin Yunan mürettebatı tarafından alınarak Odessa'ya getirildi ve elli yıl sonra Yunanistan'a götürülerek ölümünün yüzüncü yıldönümünde 5.Gregorios Yunan Ortodoks Kilisesi tarafından resmen aziz ilan edildi.[16] Gregorios'un idamı Yunanistan ve Avrupa'nın geri kalanında öfkeye neden oldu ve Avrupa'da isyancılara yönelik sempati ve desteğin artmasına yol açtı.[16] Asıldığı kapı bugüne kadar kapalı kalmıştır.
5.Gregorios'un asıldığı gün, Osmanlı yönetiminde üst düzey görevlerde bulunan üç piskopos ve onlarca Rum, Osmanlı başkentinin çeşitli yerlerinde hızla idam edildi.[15] Bunlar arasında metropolit piskoposlar, Efesli Dionysios, Nikomedya'lı Athanasios, Derkoi'li Gregory ve Anchialos'lu Eugenios da vardı.[13]
Dahası, Patriğin idamı, takip eden haftalarda İstanbul'da yaşayan Rumlara karşı bir terör saltanatının sinyallerini verirken, fanatik Müslümanlar da Osmanlı İmparatorluğu'nun dört bir yanındaki Rum topluluklarına saldırmaya teşvik edildi.[18] Böylece, aralarında yeniçerilerin'de bulunduğu fanatik Türk grupları şehrin sokaklarında ve civardaki köylerde dolaşmaya başladı. Rum kiliselerini ve mülklerini yağmalayarak geniş çaplı bir pogrom başlattılar.[19] Yaklaşık 14 Hristiyan kilisesi ağır hasar görmüş, bazıları ise tamamen yıkılmıştır. Patrikhane kompleksi de hedeflerden biri haline geldi. Yeni seçilen Patrik 2.Eugenius, çatıya kaçarak son anda kendini kurtardı.[20] Bu dönemde, Osmanlı yetkilileri İstanbul'un her yerinden devlet hizmetinde, Ortodoks Kilisesi'nde ya da önde gelen ailelerin üyesi olan önde gelen Rumları aramış ve onları asarak ya da başlarını keserek öldürmüştür.[21] Ayrıca şehirdeki birkaç yüz Rum tüccar da katledildi.[22][23]
Mayıs 1821'e gelindiğinde, yerel Rumlara yönelik kısıtlamalar artarken, kiliselere yönelik saldırılar da devam etti.[16] Patrik Eugenius 24 Mayıs'ta Osmanlı yetkililerine bir muhtıra sunarak, tüm ulusun değil sadece birkaç Rum'un isyan ettiğini iddia ederek, Rum halkına ve kilisesine karşı merhametli olmaları için yalvardı.[16] Eugenius'da Gregorios'un isyancılara yönelik aforozunu tekrarladı. Bununla birlikte, Rumların halka açık infazları İstanbul'da hâlâ günlük bir olaydı. 15 Haziran'da beş başpiskopos ve üç piskopos idam edildi. Ayrıca Temmuz ayı başında yetmiş kişi aynı kaderi paylaştı.[21] Ayrıca 450 esnaf ve tüccar toplanarak madenlerde çalışmaya gönderilmiştir.[21]
Aynı durum, Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli Rum nüfusuna sahip diğer büyük şehirlerine de yayıldı. Edirne'de, 3 Mayıs'ta, eski Patrik 6. Kirillos,[13] dokuz rahip ve yirmi tüccar yerel katedralin önünde asıldı. Sosyal statüsü daha düşük olan diğer Rumlar idam edildi, sürgüne gönderildi ya da hapsedildi.[21]
İzmir'de, Yunanistan'daki isyancılara karşı harekete geçmek üzere emir bekleyen çok sayıda Osmanlı birliği konuşlanmıştı. Şehre girdiler ve yerel Türklerle birlikte şehrin Hristiyan nüfusuna karşı yüzlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan genel bir katliam başlattılar.[16] Ağırlıklı olarak Rumların yaşadığı Ayvalık'taki bir başka katliam sırasında, halkın isyan edip Yunanistan'daki isyana katılmasından korkulduğu için kasaba yerle bir edildi.[24] Ayvalık katliamları sonucunda yüzlerce Rum öldürülmüş ve hayatta kalanların çoğu köle olarak satılmıştır.[16]
Bu aylarda Yunan nüfusuna yönelik benzer katliamlar Ege'deki İstanköy ve Rodos adalarında da meydana gelmiştir. Kıbrıs'taki Rum nüfusun bir kısmı da katledilmiştir. Kurbanlar arasında başpiskopos Kiprianos'un yanı sıra beş yerel piskopos daha vardı.[25]
İngiliz ve Rus Büyükelçileri, Patriğin idam edilmesine tepki olarak Osmanlı İmparatorluğu'na güçlü protestolarda bulundular.[26] Özellikle Rus Büyükelçisi Baron Stroganov, Ortodoks Hristiyanlara yönelik bu tür muameleyi protesto ederken, Patriğin ölümünden sonra protestosu doruğa ulaştı.[27] Temmuz 1821'de Stroganov, Yunanlılara yönelik katliamların devam etmesi halinde, bunun Babıali tarafından tüm Hristiyan devletlere karşı bir savaş eylemi olacağını ilan etti.[28] Başta Rusya olmak üzere Avrupa ülkelerindeki kamuoyu da bu durumdan etkilenmiştir.[29]
İstanbul'daki olaylar, ayaklanmanın tüm hızıyla sürdüğü bölgelerdeki Türk topluluklarına yönelik katliamları tetikleyen nedenlerden biriydi.[24] Öte yandan, Ekümenik Patriğin 1453 yılında güvence altına alınan yargı yetkisinin bir kısmı iptal edilmiştir.[10] Patrikhane o zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu tarafından İmparatorluktaki Ortodoks cemaatlerinin tek temsilcisi olarak yetkilendirilmişti. Ortodoks Patriği, Rum Ortodoks milletinin lideri olmanın yanı sıra, cemaatinin yasal, idari ve eğitim haklarından da sorumluydu.[14] Patrikhane, 1821 yılında şehirde meydana gelen vahşetten sonra bir daha toparlanamadı.[10]
Katliamlar, Yunanistan'ın güneyinde patlak veren Yunan İsyanı'na bir tepki olarak Osmanlı yetkilileri tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu eylemlerin kurbanlarının isyanla neredeyse hiç ilgisi olmadığı gibi, Osmanlı tarafı da idam edilen kişilerin herhangi bir şekilde olayla ilgisi olduğunu kanıtlamak için ciddi bir soruşturma yürütmedi.[21]
massacred+1821+constantinople+greeks.
<ref>
etiketi: ":0" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
massacred+1821+constantinople+greeks.