Makale serilerinden |
Baba İshâk Kefersudî, Vefâîyye[1] tarikâtına bağlı Horasan önderlerinden Dede Karkğın’ın müridi olan Şücâ’ed-Dîn Ebû'l-Bekâ Baba İlyâs bin Ali el-Horasânî'nin taliplerinden olup en önde gelen Alevî Türkmen halifesidir.[2] Bu sebeple Babai ayaklanması'nın propaganda ve teşkilatlanma safhasından, fiilen başlatılıp yürütülmesine dek her hususta Baba İlyas adına hareket etme yetkileriyle donatılmıştı.[3]
Birinci Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd iktidara geldiğinde “Mûhy’id-Dîn Muhammed bin Ali bin Ahmed Tahimî” adında İran'dan göç etmiş bir Şiî’yi Sivas’a kadı olarak atadı. Şiraz’da önemli bir mevkîye sahip, felsefe ve bâtınî îlimlerde bir hâyli meşhur, belâgatlı söz söyleme üstâdı ve yüksek iktidar sahibi olan bu âlimden,[4] aslen “Binaz/Komninos” hanedanına mensûp olan, Amasya'da bir Rum İmparatorluğu kurmayı tasarlayan ve bunu başarabilmek için de Müslüman hüviyeti altında gizlenerek Müslümanlık-Hristiyanlık karışımı ortak bir öğreti geliştiren "Baba İshâk Kefersudî" vaktiyle dersler almıştı.[5] Baba İshâk, Şirâz'da Mûhy'id-Dîn'in derslerine devam ederken Şîʿa-i Bâtın’îyye’nin Elemût’taki Dâ’î Â’zamı “Hükümet-i Melâhide-i Bâtın’îyye Reisi Nûr’ûd-Dîn Muhammed Sâni” tarafından Anadolu Dâ’îliği’ne atandı.
Makale serilerinden |
Mûhy’id-Dîn Tahimî’nin Sivas Kadılığı’na tâyin edilmesi fırsatını çok iyi değerlendiren Baba İshâk, hocasının himâyesi altında Anadolu Selçuklu Hükümeti’nin de güven ve teveccühünü arkasına alarak Şimşâd yakınlarındaki Kefersûd nahiyesinde Elemût merkezli Şiîlik propagandalarını ve “Melâhide-i Bâtıniyye” i’tikadını neşriyâta başladı. H. 621 / M. 1225 yılında Mûhy’id-Dîn-i Ahmed Tahimî’nin vefâtından sonraysa hükûmet aleyhinde yaptığı tahrikâtın duyulması üzerine bir süre gizlenmek zorunda kaldı. Şücâ’ed-Dîn Ebû’l-Bekâ Baba İlyâs Horasanî’nin Amas’ya'daki Mes’udiye tekkesine şeyh olarak atandığını öğrenir öğrenmez hemen oraya giderek kendisine mürid oldu. Baba İlyâs Tekkesi’nde “Amas’ya Valisi Toğrak Bey” ile olan pîrdâşlığı sayesindeyse halkın gözündeki itibarını her geçen gün daha da artırdı.[6]
Baba İshâk Kefersudî kendi müridlerinden Sâd’ed-Dîn Köpek adında bir kişiyi Anadolu Selçuklu sarayına Şiîlik propagandalarını yürütmek amacıyla memur olarak yerleştirmeyi başarmıştı. Büyük Alâ’ed-Dîn Key-Kûbâd ile şehzadesi Gıyas’ed-Dîn Key-Hüsrev-i Sânî devirlerinde Konya sarayına hulûl etmeyi ve “Şîʿa-i Bâtıniyye” nüfuzunu oraya sokmayı başaran bu bâtınî dervişi kendisine sarayda bazı taraftarlar edinmeyi de başarmıştı. Maverâünnehir’den ayrılan ve Suriye yolundan geçen Şiîlerin en tercih ettikleri vatan Selçuklular’ın hükümran oldukları ülkelerdi. Sahib olduğu sahte vatanperverlik duygularıyle çevresinin etkisi altında kalan Şehzâde Gıyas’ed-Dîn Moğollarla itaatinden dolayı babası Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd-ı Evvel’i H. 634 / M. 1237 yılında zehirleyerek tahta çıktı. Böylece Köpek te Emîr Sâd’ed-Dîn unvanıyla vezîr-i â’zamlığa atandı. Müridi Sâd’ed-Dîn Köpek’in elde ettiği bu başarılar sayesinde itibârını artıran Baba İshâk Kefersudî idare etmekte olduğu Anadolu’daki Bâtınîlik Teşkilâtı’nı daha da büyütme fırsatını yakaladı. Tokat, Canik, Çorum, Sivas, Karahisar vilâyetlerinde Ebu’l Bekâ Baba İlyâs Horasânî adına yaptığı dâvetlerine daha da önem verdi. Onun bu fa’aliyetleri neticesinde binlerce insan Selçuklu düşmanı olarak “Bâtınî” oluyorlardı.[7]
Müridi Sâd’ed-Dîn Köpek’in Anadolu Selçuklu vezîr-i â’zamlığına yükseltilmesi ve kazandığı başarılardan son derece memnuniyet duyan Baba İshâk Kefersudî, o zamana kadar Baba İlyas Horasânî nâmına yaptığı dâvetlerden vazgeçerek kendisini ön plâna çıkarmağa başladı. Yirmi bin ihtilâlciden oluşan bir kuvvet ile H. 632 / M. 1235 yılında huruç hareketi başlattı. “Emîr’ûl-Mü’minîn Sadr’ûd-Dünya ve’d-Dîn ve Resûl’ûl-Lâh Baba İshâk” ünvânıyla hâlifeliğini ilân etti.[8] El-Mukannaʿ benzeri bir şekilde Muhammed’in ruhunun Ali’ye, Ali’den de kendisine hulûl ettiğini iddia ediyordu. Şimşat, Urfa, Kefersud, Maraş, Ayintâb’dan gelen ve Suriye kıt’asındaki Halep Bâtınî merkezinden takviye edilen binlerce fedainin katılmasıyla birdenbire elli bin kişilik büyük bir ordu haline dönüşen “Şîʿa-i Bâtıniyye Fırkaları” Amasya, Tokat, Sivas, Çorum’dan batıya doğru ilerlemeye ve civar şehirlere saldırmağa başlamışlardı. Bâtınî – Babâî Ordu’su önlerine gelen bütün engelleri yıkıp hızla Konya’ya doğru ilerliyorlardı. Babâîler’in bu huruç hareketi karşısında tecavüze uğrayan memleketlerin seçkinleri, ulemâ ve eşrafı Mısır’a, Pâyitaht Konya’ya ve Anadolu’nun diğer hücra köşelerine doğru kaçışmaktaydılar. Sonunda durumun vahameti ve ihtilâlin ne kadar geniş bir alana yayıldığı hükümdara anlatıldı. İhtilâlin müsebbipleri arasında olduğu anlaşılan Baba İshâk Kefersudî’nin müridi Vezîr Sâd’ed-Dîn Köpek derhal i’dam edildi.
Birçok cephede Babâîler ile çarpışan Selçuklular, nihâyetinde Baba İshâk Kefersudî ve tâbi’lerini H. 637 / M. 1240 yılında Amasya Kalesi’nde ele geçirerek i’dam ettiler. Anadolu’da çıkan bu kanlı ihtilâlden son derece memnuniyet duyan “Şîʿa-i Bâtıniyye Dâ’îleri” Olcaytu’nun sarayından Anadolu’nun dört bir yanına yayılmağa başladılar. Cereyan eden bu elîm hâdiselerden yeise kapılan ve İlhanlılar’ın faâliyetlerinden memnun kalmayan Sünnî âlimler de Uç Beyleri’ne sığnmak zorunda kaldılar. Sabık Mes’udîye müderrisi “Şeyh Mecd’ed-Dîn İsâ” Ertuğrul Gazi’ye, “Cemâl’ed-Dîn Aksarayî de Mısır’a iltica etmişlerdi. Şiîliğin uğradığı bu büyük faciayı istismar eden bazı Acem fırsatçıları Şîʿa-i Bâtın’îyye dâ’îsi sıfatıyla Batı Anadolu’ya kadar nüfuz etmekteydiler. Bu Bâtınî – Babalar Anadolu’daki göçebe Türkmen aşîretleri arasında tam teşekküllü bir “Alevî–Bâtınîlik Akımı” yaratmağa muvaffak oldular.[9]
Makale serilerinden |